Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ANTAKYA

        Akbez'den dönüp Kilis’e doğru yol alırken dumanların yükselmesiyle farkına vardık.

        Suriye içinden gelen ateşe angajman kuralları kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin karşılık verdiği, arka arkaya düşen top patlamaları ve dumanlarından anlaşılıyordu.

        Suriye’de ateşkesin sağlanmasına bir gün kala yaşanan bu gelişme, aslında gelecekte olacakların da işaret fişeği niteliğinde.

        Nitekim Başbakan Davutoğlu da dün açık konuştu, “Ateşkes Türkiye için bağlayıcı değil, angajman kurallarını işletiriz” dedi.

        Ancak ABD ve Rusya’nın başını çektiği iki ayrı koalisyon gücünün bu geceden itibaren başlayacağını açıkladıkları ateşkesin dışında kalacağını duyurdukları El Nusra’nın konumu sorunun kaynağı.

        Türkiye’nin destek verdiği Özgür Suriye Ordusu’nun rejime karşı mücadele verdiği Atma ile Halep arasında kalan arazide El Nusra da bulunuyor.

        Benzer durum Azez, Şeyh Rih, Hercele, Delha ve Dudyan bölgesi için de geçerli.

        Burada da ÖSO hâkimiyeti var, ancak içinde koalisyon güçlerinin ateşkes kapsamı içinde kabul etmediği güçler de bulunuyor.

        Bu durumda PYD’nin Afrin bölgesinde Devrimciler Ordusu adını alan milisleri iki koalisyonun desteğinde bölgeye müdahalede bulunursa Türkiye ne yapacak?

        Devrimciler Ordusu’na bugüne kadar yaptığı gibi top atışıyla müdahale etmeyip seyretmesi halinde uyguladığı politikadan vazgeçmiş olacak.

        Müdahale etmesi durumunda da zaten güç bela üzerinden atabildiği, IŞİD ve onunla birlikte hareket edenlere destek verdiği algısı tekrar hortlatılacak.

        YENİ OYUN...

        Aslında bu da yeni bir oyunun parçası.

        Bölgedeki kamu görevlilerinin de altını çizdiği gibi, burada amaç PYD’nin Afrin’den Kobani’ye doğru ilerlemesini sağlamak.

        Çünkü Cerablus bölgesinde hâlâ IŞİD güçleri bulunuyor.

        PYD’nin doğuya doğru ilerlemesi, iki kantonu birleştirmenin ötesinde IŞİD’e karşı savaşıyor olarak sunulacak.

        Yapılacak her müdahale de aşağıda bir Kürt bandı yaratmanın önüne geçildiği algısının ötesinde Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadeleyi engellediği şeklinde yorumlanacak.

        Dolayısıyla ateşkes süreci, Türkiye’nin önüne konulan zoru çok daha büyütüyor.

        NEDEN NE?

        Dikkat çeken bir başka sorun da Türkiye’nin sınırın ötesinde oluşmasına birçok Batılı sivil toplum örgütüyle destek verdiği kampların durumu ve aşağıdan 200 bin kadar daha gelmesi öngörülen yeni göç dalgası...

        Bir süredir Batılı ülkeler yeni göç dalgasıyla geleceklerin de Türkiye içine alınmasına dönük beklentilerini dile getiriyor.

        Oysa bu kişilerin geldiği bölge bugüne kadar bir saldırının veya olayın yaşanmadığı, risk bulunmayan Afrin’in hemen altı veya doğusu.

        Bu durumda hem yurttaşlık hem de hemşerilik bağının getirdiği yükümlülük gereği bu kişilerin Afrin bölgesine sığınmaları çok daha doğru olmaz mı?

        Türkiye’ye bu kişileri almalarını önerenlerin önce destekledikleri Afrin bölgesinde bulunanları buna zorlaması daha doğru olmaz mı?

        Bölgede demografi oyunu oynamak isteyenlerin önce bu sorunun yanıtını vermesi gerekiyor.

        Diğer Yazılar