Solun organize olamamış hali
Çok değil, “1980 öncesi en organize siyasi grup hangisidir?” diye sorsanız, herkesin parmağı aynı yönü işaret ederdi.
Sosyal demokratların bu konudaki maharetlerine, “Hepsi okumuş çocuklar, o nedenle bu işleri başarıyla yapıyorlar” gerekçesi üretilirdi.
Bugün aynı şeyi söylemek olası değil.
En yakın örneğini de dün yaşadım.
CHP gerçekten önemli bir başlangıç yapmış, Türkiye’deki 8 bine yakın sivil toplum kuruluşunu arayıp yöneticilerini Ankara’ya davet etmiş.
Siyasi hiperaktivitesi ve cevval kimliğiyle bilinen Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, bıkmadan yorulmadan herkesi tek tek aramış.
Karşılığını da almış.
Buna ister gittikçe gerilen siyasi havada daha ılımlı ve olumlu ses arama, ister kendini ifade etme arayışı deyin.
Siyasi görüşünü düşünmeden sivil toplum örgütleri de koltuklarının altına dosyalarını alıp gelmiş.
EYLEM Mİ VAR?
ATO Congresium’un yanına yaklaşınca algı değişmeye başladı.
Meğerse salonun alt bölümünde okçuluk yarışması varmış.
Cumhurbaşkanı’nın oğlunun da okçuluğa meraklı olması dolayısıyla polis, “CHP’den tepki gelir” düşüncesiyle çevreyi bariyerlerle kapatmış.
Sanırsınız ki asıl amacı eylem yapmak olanlara karşı, polis önceden tedbirini almış.
CHP toplantısının girişi de bu nedenle büyük ana kapı yerine yan kapıya verilmiş.
Yağan yağmur altında yan kapıya ulaşıldığında, küçük olması dolayısıyla kalabalıktan güçlükle içeri girdik.
Salona ulaşmak ise bir başka sıkıntıydı; çünkü saat 11.00’de başlayacak etkinlik için “3 bin kişilik yeri dolduramazsak” kaygısıyla sendikalardan destek istenmiş.
Onlar da erken saatte gelip koltukları doldurmuş.
O nedenle salona girmek güçtü; çünkü bırakın oturacak yeri, ayakta duracak alan dahi kalmamıştı.
Biri dışarı çıkmak istediğinde yarattığı en küçük hareket de insanların ezilmesine neden oluyordu.
Bunu engellemek için salonun fuaye kısmına da içerideki konuşmaların izlenebileceği ekranlar ve alanlar yaratılmamıştı.
‘GELDİK GİDİYORUZ’
Anadolu’daki etkilerini bildiğim, ANAP ve DYP döneminden tanıdığım birçok sivil toplum örgütünün yöneticileriyle fuayede karşılaştım.
Onlar da çağrılmış olmalarına karşın, bırakın söz almayı, salona dahi girememenin sıkıntısı içindeydi.
Hatta o kadar bunalmışlar ki; nedeni de “Bizim adımıza konuşsun” diye bulundukları illerin üniversitelerinden profesör, doçent, bölüm başkanlarını da beraberlerinde getirmişler.
Uzun süredir sivil toplum platformlarında siyasilerin konuşmalarından gerçek anlamda kendilerine yer bulamadıklarını, sorunlarını sağlıklı şekilde aktaramadıklarını belirterek yola koyulmuşlar.
Bu niyetle geldikleri salonda karşılaştıkları ise içeri dahi giremedikleri bir toplantı...
Hatta içeride ne konuşulduğundan fuayede ayakta dururken dahi haberdar olamadıkları bir buluşma.
Uzun süredir altını çizdiğim gibi, CHP’nin en büyük sorunu organizasyon ve iletişim.
Bunu en iyi anlatan da seçim döneminde ürettiği, diğer partilerin de ardına takıldığı fikirler ile yarattığı talep üretimi.
Ama üretmek yetmiyor, bu çağda iyi paketlemek ve dizayn etmek de gerekiyor.