'Kıra Dayalı Şehir Savaşı'
Sivilleri hedef aldığı Kızılay eylemiyle PKK’nın yeni bir tarza geçtiğini söyleyenler iki nedenle yanılıyor.
Bir, Ankara’da PKK’nın yakın geçmişteki Anafartalar ve Kumrular eylemleri de doğrudan sivillere dönüktü.
İki, PKK bu eylem modeline, 2012’de “Dördüncü Stratejik Dönem” diye konseptini belirlediği ve “Kıra Dayalı Şehir Savaşı” adını verdiği stratejiyle geçti.
PKK’nın lider kadrosundan Duran Kalkan’ın kaleme aldığı stratejinin ana ilkesi de nefreti körükleyip çatışmayı artırarak Türk-Kürt ayrışmasını hızlandırmak.
İlk denemesini 2012’de yaptı, ancak başaramadı, anında yenildi.
Şimdi tekrar başlattı; yıllardır kırsalda kaldığı için güçlü olamadığı şehirlerde örgütlü gruplarla işbirliğine gitti.
Aralarında TKP/ML, THKP-C, MLKP gibi şehir teröründe eğitimli olanların yer aldığı 9 örgütle geçen hafta yaptığı anlaşma da buna dayalı.
KÖYE DAYALI YAŞAM
Çünkü Kalkan’ın kaleme aldığı stratejide vurguladığı gibi, “PKK yıllarca kır şartlarına göre kendini eğitti”, eylemlerini de kırda ihtiyaç duyduğu kadar kitleden destek alarak gerçekleştirdi.
Ancak, 1993-95’te “suyu boşaltıp balığı yakalama” planıyla köyler boşaltılınca, 1998 ateşkesini ilan etti ve militanlarını dağların yukarısına çekti.
Tekrar eylem kararı alıp 2004’te harekete geçtiğinde, “coğrafyayı genişliğine ve derinliğine kullanmakta zorlandığını” gördü.
“Köye dayalı yaşam tarzının” koşulları köy boşaltmalarıyla ortadan kaldırıldığı için halk desteğini bulamadı; bulduğunu sandığı köylerde de pusuya yakalandı.
Bu PKK’yı pasif savunmaya geçirdi; coğrafyanın en yüksek kesimlerinde itti, köye dayalı yaşamdan kopardı.
Yeni teknoloji, insansız hava araçları, kızıl ötesi ve gece görüş sistemleri kırda işini daha zora soktu; çabuk avlandı.
Öcalan’ın önerisi doğrultusunda, “şehirlerde Sovyetik genel halk ayaklanmasına geçme” kararı aldı.
“Demokratik özerklik (konfederalizm) hareketini” de eşzamanlı başlattı.
Şehirde hiçbir tecrübesi olmadığını 2012’deki ilk adımında büyük darbe yiyerek görünce, geri çekildi, “savaş zeminini değiştirdi”, Suriye kaosundan faydalandı, militanlarını ordu yapılanmasına geçirdi.
IŞİD ile savaşan tek düzenli ordu görüntüsüyle uluslararası arenada legalleşti.
Irak ve Suriye’de savaştığı IŞİD’den şehir gerillası taktiklerini öğrendi; Musul, Kobani ve Rakka’da deneyim kazandı.
Bunları hendekler ve barikatlarla sınırın Türkiye tarafından denemeye kalktı.
Ancak politikası, halk ayaklanması (serhildan) için kitle desteği yaratmadığı gibi, sert tepkiye yol açtı.
Siyasal bileşenlerinin bile ağır eleştirisiyle karşılaştı.
HÜCRE EYLEMİ
Buna rağmen geri adım atmadı.
Kalkan’ın metne döktüğü stratejideki gibi eylemlerini “3-4 kişiden oluşan ve birbirini tanımayan, ilişkisi olmayan hücre” yapılanmalarıyla metropollere taşıma aşamasına geçti.
Son örneği Kızılay eylemcisinde rastlandığı gibi aile görüntüsü altında hücre evler oluşturuldu, malzeme ve kadro kırsal alandan sağlandı; kırsaldaki bir örgüt mensubu da metropol eylemcisinden sorumlu yapıldı.
Yukarıdan aşağı talimat sistemi kaldırıldı; herkes yapabildiği eylemde özgür kılındı.
IŞİD’den öğrendiği bombalı araçlarla intihar eylemi, suikast tarzı cinayet kararı alındı; ortaklaştığı metropollerdeki terör örgütlerinin desteğiyle hareketini mobilize etti.
Bu yolla bürokratik hiyerarşi içinde bölgesel emniyet gücüyle sağlanan güvenlik eşiklerini rahatça aştı.
İzmir’den kiralanan aracı İstanbul’da çaldı, Ankara’ya getirdi, Diyarbakır’dan kavurma tenekesinde taşıdığı sentetik patlayıcıları yerleştirdi.
Ankara’daki iki eylemini de konseptine uygun gerçekleştirdi.
Sivilleri hedef alırken hedefi de belli: AVM’lerde, caddelerde insanların yaşam tarzına tehditle korku devşirmek.
Türk-Kürt ayrışımını hızlandırıp, sivil itaatsizliği, halk ayaklanmasına döndürmek.