Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başbakan Davutoğlu’nun 22 Mayıs’ta olağanüstü kongre kararını dün açıklamasıyla yeni bir döneme geçildi.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan görevde bulunduğu sürece, bundan böyle Fransa’da olduğu gibi kimse Başbakan’ın kim olduğuyla ilgilenmeyecek.

        Hatta ilgili olanların dışında kimse adını dahi bilmeyecek.

        Nasıl Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle 1962’de parlamento çoğunluğunun itirazına rağmen halkoyuna sunup yarı başkanlık sistemine geçtiyse, dün itibarıyla Türkiye de fiili yarı başkanlığa geçti.

        Bundan sonra gelecek hükümet başkanları, “Başbakan” değil, “başvekil” görevini üstlenecek; yani bakanların değil, milletvekillerinin başı olacak.

        Davutoğlu’nun veda konuşmasını yapıp “refik” yani arkadaş istifası adını verdiği kararını açıkladığı AK Parti Genel Merkezi’ne de bu hava hâkimdi.

        Bundan böyle hükümet işlerinin Cumhurbaşkanı tarafından açıktan yönetileceği genel merkez katlarında da kabul görmüştü.

        ‘DANIŞACAĞINIZI BİLİRSİNİZ’

        Nitekim, Davutoğlu da açıklaması öncesi topladığı MYK’da bunu ima etmiş.

        MKYK’nın teşkilatla ilgili tasarrufta bulunma yetkisini haberi olmadan ve kendisine danışılmadan elinden alması olayına işaret ederek sitem dolu cümleler söylemiş.

        Bu arada Bosna Hersek gezisi de gündeme gelmiş; Davutoğlu başlangıçta Başbakan olarak geziye katılma niyetinde olmadığını ifade etmiş.

        MYK üyelerinin itirazı üzerine de “Ben arkamda AK Parti ve halkın desteğini almadan bugüne kadar bir yere gitmedim” yaklaşımı sergilemiş; müzakere sonrası gitmekte karar kılmış.

        Başbakanlık görevine kimin geleceğini bilmediğini de vurgulamış.

        Meclis Grup Toplantısı’nı yapmayacağını, bir an önce görevi devretmek istediğini, bunun için de 22 Mayıs tarihini belirlediğini de açıklamış, “Fazla uzatmaya gerek yok, bu gibi işler bir an önce sonuçlanmalı” yaklaşımını göstermiş.

        Kamuoyu açıklamasına doğrudan yansımasa da hatta “kimseye kırgın olmadığını” açıktan ifade etse de Davutoğlu konunun bu noktaya gelmiş olmasından dolayı üzgün ve kırgın.

        Özellikle de Arapça “refik” dediği arkadaşlarının kendisine karşı haksızlık yaptığı inancında.

        Bunu da açıktan söylemekten kaçınmadı:

        “MKYK’da takip edilen yöntemi refik olmakla bağdaştırmadım. Her kesimin bir muhasebe yapması gerekiyordu. Refik değiştirmektense genel başkanı değiştirmeyi yararlı buldum...”

        KIRILMA NOKTASI ABD

        Peki bütün bu olayların kırılma noktası sadece MKYK’da yaşanan süreç mi?

        Cumhurbaşkanlığı çevrelerinden yansıdığına göre, bir süredir yaşanan anlaşmazlıkların en önemlisi, Davutoğlu’nun ABD gezisi ve Obama randevusu oldu.

        Cumhurbaşkanı, Nükleer Güvenlik Zirvesi için gittiği ABD’de uğraş sonucu Başkan Obama ile görüşme olanağı bulurken, Davutoğlu’nun görüşme için davet edilmesinin gerisinde yatan neden sorgulanmış...

        Üzerine AB’nin başkenti Brüksel’den yükselen, “Bizim muhatabımız Davutoğlu’dur” söylemleri binmiş.

        Cumhurbaşkanı’na karşı bir hareketin içinde olunduğu inancı gittikçe güçlenmiş.

        Gelinen noktanın özeti de bunların birikimi olmuş...

        “AK Parti’de ‘22 Mayıs’ sonrasında ‘başvekillik’ görevini kim üstlenir?” sorusuna verilen yanıt ise oldukça esprili:

        “3B’den biri olur; Binali (Yıldırım), Berat (Albayrak), Bekir (Bozdağ)...”

        Diğer Yazılar