Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Suriye’den gelenlere sığınmacı statüsü verilmesinin yöntemini onlar öğretti.

        Gelenleri kayıt altına almaktan geçici konaklayacakları alanlarda tutulmasına kadar birçok sistemi almamıza da aracılık eden onlardı.

        Sözünü ettiğim Almanya, Hollanda ve İsveç...

        Yakın geçmişte yayınladığımız “Bize Sığınanlar” yazı dizisini hazırlarken rastlamıştım; göç konusunda oluşturulan Başbakan Başdanışmanlığı bu ülkelerin deneyimlerinden faydalanıyordu.

        Çünkü bugün Suriye’den gelenlerle Türkiye’nin karşılaştığı sorunları, 1991’de Eski Yugoslavya’da iç savaş çıktığında Bosna Hersek’ten kaçanlar karşısında o ülkeler yaşadı.

        Almanya, akın eden binlerce Bosna Hersekliyi, “mülteci” sıfatı yerine “geçici koruma altına alınanlar” veya “sığınmacılar” statüsüyle kabul etti.

        Bu statü sonrasında Avrupa Konseyi başta olmak üzere uluslararası kuruluşlarda kalıcı yer buldu, sözleşmelere girdi.

        Adına da Bosna Herseklilerin % 80’ine uygulanması edeniyle Almanca’da “hoşgörü” anlamına gelen “Duldung Rejimi” adı verildi.

        İşin ilginç tarafı, bugün Türkiye’de yapılanların, o dönem Almanya’da uygulananla tek farkla benzer olması.

        Fark ise o dönem orada sığınanlara her an dönecekleri muamelesi yapılması ve sonunda büyük bölümünün teşvik politikalarıyla ülkelerine yollanması, Türkiye’nin ise kalıcı hale gelmeleri için her koşulu oluşturması.

        ALMANYA ÖRNEĞİ

        Karşılaştırmak için Almanya’da yaşananlara bakıldığında gelişmeler şöyle oldu:

        2. Dünya Savaşı sonrası kapılarını diğer ülke vatandaşlarına açan Almanya, 1991’de Yugoslavya iç savaşıyla Bosna Herseklilerin akın etmesiyle sınırlarını kapattı.

        Tepkiler yükselince, gelenleri “mülteci” tanısı yerine “geçici koruma altına alınanlar” ve “sığınmacılar” statüsünü yaratarak kabul etti.

        Almanya, sığınan 345 Bosna Hersekliye 1997’ye kadar baktı, bu tarihte iç savaşın bitmesiyle gitmeleri için teşvik politikalarını devreye soktu.

        Örneğin, sığınmacılar için Bosna Hersek’e ücretsiz turlar düzenledi.

        Bosna Hersek’teki evleri yerinde duruyorsa, geri dönmeleri halinde bir defaya mahsus olmak üzere restore etmeleri ve beyaz eşyası dahil içini döşemeleri için yardımda bulundu.

        Geriye kalanları altı ayda bir süre uzatımıyla geçici koruma altında tutarken, Duldung (Hoşgörü) adını verdiği rejimi tuttu ve bir yılda 345 bin Bosna Hersekliden 250 bini ülkelerine geri döndü.

        SINIRDIŞI KARARI

        Almanya burada da durmadı, mühendis, doktor, akademisyen gibi kalifiye olanlara oturma ve çifte vatandaşlık hakkı tanırken, geri kalanları tepkilere karşın zorla sınırdışı etti.

        Uygulama sığınmacılarda yakalanıp yollanacağı kaygısıyla psikolojik soruna yol açınca ortaya çıkan rahatsızlığa da “Duldung Travması” adı verildi.

        Bütün bunlar o dönem Başbakanlık Göç Başdanışmanlığı’nın yanı sıra Sağlık ve Aile bakanlıklarında masaya yatırılmış ve Almanya örneğine uygun planlamalar yapılmıştı.

        Hatta YÖK üzerinden üretilen yazılımla, Türkiye’den Batı’ya gitmiş akademisyen Suriyeliler geri getirilirken, Diyanet aracılığıyla da Suriye’de etkin olacak din bilginlerinin kalması sağlandı.

        Planlamaların hiçbirinde sayısı 300 bine ulaşacak Suriyelinin kalıcı hale dönüştürülmesi yoktu.

        Diğer Yazılar