İlk turda tek başına
CUMHURBAŞKANLIĞI seçimine 23 ay olmasına karşın pozisyonlar netleşti. Bu kadar erken olmasının nedeni, erken seçim beklentisine dayandırılabilir.
Ancak zamanında da yapılsa MHP dışındaki partiler dün itibarıyla seçimin ilk turuna kendi adayıyla girme kararını açıklamış bulunuyor.
Ancak “güçlü bir ismin çıkması ve diğer partilerin üzerinde uzlaşısı” halinde kararını gözden geçirmeyi de kenarda tutuyor.
Nitekim CHP Lideri Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Lideri Akşener’in ardından SP Lideri Karamollaoğlu da dünkü yıllık basınla buluşma kahvaltısında, “Kendi adayımızı çıkaracağız” kararını açıkladı.
Şunu belirtmeliyim, SP Lideri bugüne kadarki en fazla yazar, temsilci, muhabir ekibiyle buluştu; her kesimden medya ilgisi yüksekti.
Sorular üzerine 11. Cumhurbaşkanı Gül’ün SP’den aday olması konusuna temkinli yaklaşıp bir öngörüde bulunmadı, kapıyı aralı tuttu ve “Biz seçimi kazanacak aday göstereceğiz” dedi.
KHK ile ilgili sözleri nedeniyle AK Parti’nin eleştiri oklarına maruz kalan Gül’ü savundu; kimsenin eleştiri hakkının engellenemeyeceğini belirtti.
“Biz yanlış yapmayız, eleştirilemeyiz mantığıyla ülke yönetilemez” dedi ve Gül’e sahip çıkmayı sürdürdü:
“Rakip ile hain kavramı karıştı. Bir yanlışı söyleyeni hainlikle itham etmeyi, ona karşı kampanya başlatılmasını havsalam almadı. Bir bardakta fırtına ancak böyle koparılır.”
Her partinin kendi adayını çıkarması gerektiği görüşünün gerekçesini de “Ortak aday kamplaşma vesilesi görülebilir” diye açıkladı.
2’NCİ TURA BIRAKMAK
Muhalefetin “Herkes kendi adayıyla ilk tura girsin” düşüncesinin ardında yatan neden aslında belli; AK Parti’nin adayı olacağı kesin Erdoğan’ın ilk turda çıkmasını engelleyip 2’nci tura bırakarak algısını kırmak. Bu aşamada, “2’nci tura kalırsa siz aday tercihinize ideolojik mi, yoksa bugünkü söyleminize uygun şekilde muhalefet olarak mı bakarsınız?” diye sordum.
Parti yönetimleri işaret etse de seçmenin aynı davranışı göstermeme ihtimaline vurgu yaptı, “o nedenle seçilecek birini çıkaracaklarını” söyledi.
ARİTMETİĞİ DEĞİŞTİ
Aslında bu bütün partiler için söz konusu.
Çünkü toplumsal tabanlarının söylemleri ile eylemleri arasındaki makas oldukça açık.
Örneğin, Karamollaoğlu’nun dün dağıttığı uyum yasaları ve seçim sistemi üzerine taleplerini içeren “Adil Düzen, Adil Seçim” kitapçığının kapağı kapatılsa, tekliflerin CHP’den mi yoksa İYİ Parti’den mi geldiği anlaşılmaz.
Hatta bugün ziyaret edeceği CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun geçen haftaki söylemleri ile SP Lideri Karamollaoğlu’nun dünkü sözlerinde de örtüşen taraf çoktu.
Sadece söylem de değil, OHAL uygulamasından barajın sıfıra indirilmesine, TBMM’de her partinin eşit katılımıyla Siyasi Etik Komisyonu kurulmasından Kamu Hesapları Komisyonu oluşturulmasına, torba kanuna son verilmesinden son dönem milletvekillerine cezaya dönüşen kürsüdeki söylem özgürlüğüne kadar getirdikleri öneriler de bire bir aynı.
Bunlar böyle iken iki parti toplumsal tabanlarının benzer davranış gösterebileceğini söylemek de ilk aşamada zor görünüyor.
Ancak yeni sistemin parametreleri siyasetin eski aritmetiğini ortadan kaldırdığı için politik davranışlara yansımaması da olanaksız.
Nitekim dün bir araya gelmesine olanaksız bakılanların bugün ayrılmaz ittifakı da yeni dünyanın, yeni gerçeği...