Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Songünlerde çekilmez olan Atatürk Havalimanı üzerine en ilginç olayı THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu anlattı. Aktardığına göre ABD Büyükelçisi, bindiği uçak havalanmak için pistte 1.5 saat bekleyince arayıp şu soruyu yöneltmiş:

        “Uçağın kalkışını niye bekletiyorlar? Güvenliğimle ilgili bilmem gereken bir gelişme mi var?”

        Topçu, çaresiz kendilerinden kaynaklı olmadığını, havalimanının kapasitesinin yeterli olmaması nedeniyle sorun yaşandığını söylemiş.

        Topçu bunları aktardıktan sonra biraz da sitem dolu ses tonuyla ekledi: “Bizden kaynaklı değil ama ceremesini biz çekiyoruz.”

        Havalimanının kapasitesinin yetersizliğinden en çok zararı THY’nin gördüğünü de söyledi.

        Uçakların kapı kapattıktan sonra havalanmak için pist üzerinde veya yere inmek için havada attığı turun maliyetinin 100 milyon doların çok üzerine çıktığını söyledi.

        “İmaj yıpranması ise cabası” deyip hayıflandı. Hatta bir gün çok öfkelenip kuleye giderek yetkililere sitemlerini ilettiğini aktardı. Bunun ötesinde bir söz söylemedi. Ancak THY pilotları bir süredir sohbetlerimizde sorunun kaynağı olarak uçuşların iyi koordine edilmemesinden yakınıyor.

        Bir de Atatürk Havalimanı yanında bulunan askeri alanın boşaltılmaması dolayısıyla park sorunundan...

        SÖZ SAVUNMANIN

        Bunlar yapılırsa sorun biter mi? Bir başka cepheden öyle gözükmüyor. Nedeni de Topçu’nun yakınması üzerine bir resepsiyonda karşılaşıp sohbet ettiğim DHMİ Yönetim Kurulu Başkanı, Genel Müdür Orhan Birdal’ın sözleri. Birdal, masada duran peçete üzerine önce bir V harfi çizdi, Atatürk Havalimanı pistlerinin bu şekilde konumlandığını anlattı. Rüzgârın genelde V’nin ağzı açık üst kesimden esmesi halinde bir sorun olmadığının altını çizdi, “Ama alt uçtan estiğinde kilitleniyoruz” deyip anlatmaya başladı: “Rüzgâr bu yönden esince bir uçak inmeden diğerine, pisti pas geçmesi halinde çarpışma tehlikesi bulunduğundan iniş veremiyoruz. Bu da sıkışmayı artırıyor.”

        DAKİKADA BİR

        Başka faktörler de saydı. “Bir gündeki trafiğin 1021 uçağa çıktığını” deyip devam etti: “Bu kadar çok uçak İstanbul’a gelmek için slot alırsa iki pist yetmez. Bir an önce yeni bir alana ihtiyaç var.” Turizme ve markaya olumsuz etki yapacağından söz ettim. Kule görevlileriyle ilgili dile getirilen yakınmaları aktardım.

        “Arkadaşlarımız var gücüyle çalışıyor. Yeni düzenlemeyle biraz rahatladı ama uçak çok olunca yapacak bir şey yok” dedi. Bu aşamada sitem etmekten de geri durmadı: “İstanbul’a daha önce günde 40 uçak iniyordu, şimdi 1021’e çıktı.

        Bu uçarak değil, onları indirecek yer bularak yapılabiliyor. Biz bunu başardık.” Birdal’ın dedikleri doğru... Ancak şikâyetçi olmaya hakkı yok. Çünkü işin bu noktaya geleceği yıllardır konuşuluyor. Birdal’ın başında bulunduğu kurumun da bir an önce harekete geçip bir şeyler yapması gerektiği sürekli vurgulanıyor.

        O nedenle öncelikle bugüne şükretmek yerine, yarın daha fazla sıkışıp kalmamanın yolunu da bulması gerekiyor.

        Diğer Yazılar