El bombası...
AFYONKARAHİSAR'da ne kadar tanıdığım varsa önceki gün gece yarısından beri konuştum.
Gazetecilik dürtüsü içinde 5-6 dostuma olayın nasıl olduğuna ilişkin sorular yönelttim.
Dağarcıklarında devletin konuyla ilgili birinci derece yetkililerinin birbirine uzak açıklamaları kadar, her bir mahallede sokakta üretilmiş hayali haber vardı.
Hem de o kadar yaygın bir hale getirilmişti ki üretilen senaryolara akıl sır ermesi dahi mümkün değildi.
Geride bırakılan her yana dağılmış el bombalarından daha tehlikeli olan dedikoduydu.
Maalesef buna neden olan da bu kadar kriz, badire atlatmasına karşın hâlâ profesyonelleşememiş devlet adamları ve bürokratlarıydı.
ÖNCEKİ GÜN SENARYOSU
Tehlikelerle dolu senaryolara girmeyeceğim.
Ancak yaşananları kısaca aktarmakta da yarar var.
Patlamadan önce Afyonkarahisar bir şehidini kaldırıyor.
Şehit cenazesinde yaşanan infial bir süre sonra otoyola taşıyor.
Birçok yolun kesişme noktası olan Afyonkarahisar'ın çevresinde bazı otobüslerin camları kırılıyor; bazı yurttaşlar mola yerlerinde tartışıyor.
Bunlar yerel gazetelerin manşetlerine de yansıyor.
Akşam da patlama meydana geliyor.
Sonrasında yaşananlar ise daha vahim.
Zaten sabah girdiği psikoloji içinde evine giden Afyonlu, patlamayı teröre bağlıyor; gündüzün hıncının alındığına inanıyor.
Bazı eylemlere yönelmek istiyor.
Emniyet mensupları hızla devreye giriyor; sakinleştirici ve teskin edici tavırları etkili oluyor: Ortalık sakinleşiyor.
ÜÇ AYRI AÇIKLAMA
Ancak açıklamalar şüpheleri yeniden alevlendiriyor.
Belediye başkanı 7 yaralının bulunduğunu, konunun abartılmaması gerektiğini söylerken, vali, yaralı sayısını 12, Orman ve Su İşleri Bakanı ise 20 olarak açıklıyor.
Şehitlerin olabileceğine ilişkin yerel medyadan gelen haberlere belediye başkanı ateş püskürmekle kalmıyor, basın mensuplarını azarlıyor.
Yetmiyor, kendisine vali de katılıp basın mensuplarını suçluyor.
Bu da "Olayın üstü kapatılmak isteniyor" algısını tetikliyor.
Ancak güneş balçıkla sıvanmıyor.
Sabah her şey ortaya çıkıyor.
Bu süreçte yapılan çelişkili açıklamalardan dolayı gidecek yardım varsa gidemiyor; psikolojik ortam önceden oluşamıyor.
Çocuğu o birlikte olan aileler sağlıklı haber alamadıkları için gece yarısı ulaştıkları Afyon'da bir ilkokulun tahta sıraları üzerinde sabahlıyor.
Gün ışıdığında karşımıza çıkan tablo ise yürek burkmaya yetiyor.
Televizyoncu elinde el bombasıyla geziyor.
Yalan haber çarkı bir daha hız kazanıyor.
Oysa Türkiye yakın geçmişte benzer bir olayı Bozüyük'te yaşadı.
Sonuçları çok daha büyük olabilecek sürecin tıpası erken fark edilerek yerine oturtuldu.
Oysa bu kadar laf üretmek yerine, "daha acemiliklerini tamamlayalı 5 gün olmuş askere depo temizletirken patlamanın olduğunun" söylenmesi yeter.
Bundan dolayı terör ve ilişkilendirilme ihtimali olan olayların üstlerinin örtülmesinin olaydan çok daha büyük sonuçlar doğurduğu açıktır.
Etrafa yayılan el bombasından çok daha tehlikelidir.
Kriz içinde krize neden olmak yerine, gerçeği hızla açıklamak yeterlidir.