Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SURİYE sorununun da dün yeniden ayaklandığı süreçte terör sorununun çözümünde birincilik hangisine verilecek?

        Müzakereye mi, yoksa mücadeleye mi?

        Yakın geçmişin irdelenmesi sonucu tek başına silahlı mücadeleyle çözümün bulunamayacağı anlaşılınca, müzakereci çözüm modeli geliştirilmişti.

        Kimin aday gösterdiğine bakmaksızın, seçilmiş milletvekilleriyle müzakerenin yürütülmesinin yararlı olacağına vurgu yapılmıştı.

        Ancak süreçten dışlandığını düşünen Kandil ve İmralı bu konseptin sağlıklı işlemesini tehdit ederek önledi.

        Sonuçta yeni konseptin Kuzey Irak Bölgesel Lideri Barzani'yi de sürece dahil etme bölümü işlerlik kazanırken, siyasi uzantılarıyla müzakere ayağı kopartıldı.

        Konseptin diğer ayağı silahlı çözüm tek başına kaldı.

        Ancak Türkiye 1984'ten bu yana ortaya koyduğu silahlı mücadelenin fayda etmeyip sonrasında büyük sıkıntılar yarattığını geçmiş deneyimlerinden biliyor.

        Sadece kendi deneyimleri değil, ETA ve IRA terör sorununu yaşayan İspanya ve İngiltere'nin de siyasi müzakere olmadan terör sorununu çözemediğini gördü.

        MECLİS ZEMİNİ

        İspanya'daki Ajura Enea Paktı'na benzer bir yapının oluşturulmasına olanak olmadığına göre çözüm merkezi olarak tek bir yer kalıyor: TBMM...

        Zaten BDP dahil bütün taraflar da çözüm yerinin Meclis olması gerektiğini her aşamada dile getiriyor.

        Nitekim önceki akşam sohbet ettiğimiz BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da bir an önce müzakere sürecinin başlaması gerektiğinin altını çizerken, önceliği Meclis'e verdi.

        Bu sürecin içinde yer almak istediklerini açıkça dile getirdi.

        CHP'nin önerdiği "akil adamlar" yapılanması, MHP'nin "Ben yokum" yaklaşımı nedeniyle atıl kaldıktan sonra çözüm odaklı bir yapı ortaya çıkmadı.

        AK Partinin, "Madem MHP gelmiyor, o zaman ikili yapıyla yola devam edelim" çağrısına da CHP, "Burada önemli olan iki partinin toplamı değil, çözüme katkı verecek tüm tarafların bir araya gelmesidir" diyerek karşı çıktı.

        CHP dün yeni bir adım attı.

        Meclis'te terörle ilgili araştırma komisyonu kurulmasını önerdi.

        Katılmayan partilerin bulunması halinde o görüşü temsil edebilecek isimlerin alınarak yola devamının sağlanabileceğini vurguladı.

        Aslında CHP'nin dünkü önerisi, AK Parti'nin ikili yapı çağrısına "Meclis zemininde yapalım" yanıtı vermesinden öte değildi.

        Bütün siyasi partilerin, sorunun çözümünün Meclis zemininde olması gerektiği konusundaki uzlaşısı da dikkate alındığında CHP'nin önerisinin yabana atılmaması lazım.

        Çözüm zemininin Meclis'e taşınmış olmasının bir zenginlik olarak görülüp kesintisiz yola devam edilmesi gerekiyor.

        ZAMAN KALMIYOR

        Anayasa ve sistem tartışmasının ağırlığının her geçen gün hissedileceği, üç seçimin 3 yıl arka arkaya yaşanacağı dönemde çözüm için fazla zaman da bulunmuyor.

        Birçok ülkede yapıldığı gibi siyasi müzakere sürecini başlatarak terörün silahlı mücadele ayağının kırılmasından başka yöntem de bulunmuyor.

        Yoksa Suriye sorununun da dün Akçakale'den daha sıcak yükseldiği bir döneme seçim süreci de eklendiğinde sıkıntıların hangi boyuta ulaşacağını bugünden görmek gerekiyor.

        Diğer Yazılar