15 yılda değişen...
TAM tarihini anımsamıyorum...
15 yıl kadar önce aynı binada, başka bir kurumun benzer bir raporunun gürültüsü arasında biz medya mensupları, yine bizimle ilgili konuda toplanmıştık.
Sözünü ettiğim mekân ABD Büyükelçisi'nin İran Caddesi üzerindeki rezidansı...
O günkü raporun konusu da Türkiye'de düşünce ve gazetecilerin özgürlüğüydü.
Postmodern darbenin ağırlığı iliklerimize kadar sindiği dönemde, hükümet ve askeri çevrelerden yükselen öfke söylemi arasında ABD Büyükelçiliği'nin yolunu tutmuştuk.
Tartışma da önceki akşamki resepsiyona konu olan Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi'nin (CPJ) raporundan farklı değildi.
O gün raporu hazırlayanlar Türkiye'ye yönelik eleştirilerini sıraladıkça, bazı medya mensubu arkadaşların tepkileri, sorularında yükseliyordu:
"Siz Türkiye'ye şeriat getirmek için uğraşanları gazeteci mi görüyorsunuz?"
"Ülkeyi bölmek isteyen terör örgütünün, şeriatı getirmek isteyen cemaatlerin paralı elemanlarını gazeteci mi sanıyorsunuz?"
"Terörist ile bizi aynı kefeye mi koyuyorsunuz?"
DEĞİŞEN YOK
Baktım o günden bu yana bizim kanatta sadece roller değişmiş, gerisi aynen korunmuş.
Binanın ruhu ise aynı kalmış.
Nitekim Büyükelçi Ricciardone, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da basın ve ifade özgürlüğüyle ilgili düşüncelerini hükümetten yükselen tepkilere rağmen sürdürdü.
Hükümetin tepkisini çeken CPJ'nin "Türkiye'nin Basın Özgürlüğü Krizi Raporumu hazırlayanlarla basın ve siyasileri büyükelçilikte resepsiyonda buluşturmanın nedeni de bunun göstergesiydi.
Rapor üzerine de Bosna barışının mimarı, oyun kuruculuğu ile Kardak krizini çözen dünyaca ünlü diplomat Richard Holbrooke'un eşi, ABC News'ün röportajcısı, gazeteci Kati Marton konuştu.
Veya bazı gazeteci arkadaşlarımızın sıkı soruları karşısında raporu savundu...
KORKU İKLİMİ
Gazeteci babası ve annesinin Macaristan'da gözaltına alındıklarını, annesini bir, babasını da iki yıl sonra görebildiğini anlattı.
"Muhalif olmak demokrasinin oksijenidir" dedi.
Sözü Türkiye'ye getirdi:
"Burada korku iklimi var, bu da bizi endişelendiriyor..."
Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile görüşmelerini aktardı; eleştirisinin raporun yöntemine olduğunu söyledi.
Hapisteki gazeteci sayısına yönelik sorulara, "Sayı oyununa girmek istemiyorum" deyip salonda bulunan Nedim Şener ile Barış Terkoğlu'nu göstererek yanıt verdi:
"Hapisteki tek bir gazeteci bile çok fazladır; burada bile 2 kişi var... Hapis insanların inançlarının daha da sağlamlaşmasına neden olur... "
Raporun hazırlanmasına katkı sağladığını belirten Özgür Öğret ise 1 yıl içinde hapisteki gazeteci sayısındaki rakamsal farkı, "Geçen yıl özel bir sayım yapılmadı, bu yıl bu rapor ilk kez çıktı" diye
savundu.
Salona 15 yıl öncesinin ruhu sindi.
Sabah da Kamu Güvenliği'nden açıklama geldi:
"Raporda yer alan 76 ismin 70'i, 2011 ve önceki yıllarda yargılanıyordu. 6 kişi hakkında ise 2012 yılında yargılama başladı... "
Önceki akşamdan çıkardığım sonuç ise şu ki, ABD merkezli uluslararası kuruluşların baskısı bu noktada bitmeyecek.