Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Mozilla/5.0 AppleWebKit/537.36 (KHTML, like Gecko; compatible; ClaudeBot/1.0; +claudebot@anthropic.com)

        ANAYASA ve "çözüm süreci" arasındaki bağın gittikçe güçlendiği şüphesiz.

        Neredeyse biri diğerinin ayrılmaz parçası gibi bir algı oluştu.

        Nitekim dün CHP Grubu'ndaki konuşması sonrası Deniz Baykal da yaptığımız sohbette aynı yaklaşımı gösterdi.

        "Biri diğerinin alternatifi olmamalı, ben de arkadaşlarıma bunu söyledim" dedi.

        Baykal'a bu aşamada CHP'de ortaya çıkan üç parçalı yapıyı anımsattım.

        "İşte bunun için grupta konuştum" dedi, konuşma öncesine ilişkin bazı detaylar aktardı.

        Anlattığına göre, Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile konuşmasının çerçevesini önceden görüşmüş.

        Kılıçdaroğlu, grup toplantısının dünkü oturumuna katılamayacağını, cuma günü yapılması halinde kendisinin de gelebileceğini, olmazsa salı günü yapılmasını önermiş.

        Baykal, "Ben arkadaşlara durumu izah ederim" deyip konuşma gününü değiştirmemiş.

        Gruptaki konuşmasına fazla girmedi, ancak yeni Anayasa'da, "Anayasal vatandaşlık" ve "özerkliğe yol açacak" maddelere kesinlikle karşı olduğunu vurguladı.

        Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile de görüş farklarının bulunmadığını belirtti.

        İKİ PARTİ Mİ?

        Meclis'teki grup toplantılarının ana teması da zaten dün Anayasa üzerineydi.

        AK Parti yöneticileri, "Milletvekillerinin oyu, bu Anayasa'nın millete götürülme iradesidir. Anayasa'nın aslına zaten millet karar verecek. Meclis'ten kiminle geçtiğinin ne önemi var?" yaklaşımı sergiliyor.

        Meclis'teki gizli oylamada kimin hangi yönde oy kullanmış olduğunu ölçmenin olanaksızlığına işaret edilse de iktidar partisinde bu görüşün tersini düşünenlerin sayısı az değil.

        Hiçbir sorunlu maddesi olmasa dahi ikili görüntünün verilmesi bırakın Genel Kurul'u, Anayasa Komisyonu'nda bile sıkıntı yaratır.

        Yerel seçimin öne alınmasında yaşanan tablo tekerrür eder, 330'un bulunmasını zora sokar.

        ZAMAN BASKISI

        Kuliste AK Parti milletvekilleriyle sohbetimiz sürerken Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'a rastladık.

        Aynı sohbeti Bozdağ ile de devam ettirdik.

        Mart sonu ısrarlarının takvim sıkıştırmasından kaynaklandığını belirterek söze başladı.

        Uzlaşı Komisyonu'nun bir yıldır çalıştığını belirtip ekledi:

        "Bizim önceliğimiz 4'lü uzlaşıyı yakalamak. Önceliğimiz 367'yi bulup referandumsuz sonuç almak. Ama biri yoksa yapacağımız bir şey de yok. O zaman 3'lü de olur, 2'li de... Sonuçta Anayasa'ya millet karar verecek."

        Ardından takvimin neden kendilerini sıkıştırdığını her zamanki sakin ve mantık silsilesi içindeki üslubuyla anlattı:

        "Mart sonuna kadar bitmeli ki 2013 sonuna yetişsin. Çünkü metin Anayasa Komisyonu'nda da ele alınacak. Referandum için de en az 2 aya ihtiyaç var. Sene sonuna ancak yetişir."

        Asıl önemli noktayı da cümlenin sonunda dile getirdi:

        "2013 sonuna kadar bitmezse zora girer. Çünkü önce yerel, ardından Cumhurbaşkanlığı, sonrasında da milletvekilliği seçimleri geliyor. Yapılamaz."

        Uzlaşı için her kesimin karşılıklı adım atması gerektiğini anımsattığımızda ise CHP'yi eleştirdi:

        "CHP kendi içinde uzlaşsın, bizimle uzlaşır... "

        Meclis'te iktidar da muhalefet de zamana oynuyordu.

        Diğer Yazılar

        Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.