Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ANKARA, ABD Başkanı Obama’nın dün 4 başlık altında sıraladığı IŞİD’e karşı stratejisinin neresinde yer alacak?

        Yani, oluşturulan çekirdek koalisyonun içini mi, yoksa dışını mı oluşturacak?

        İki gündür hükümet yetkilileriyle yaptığım görüşmeler gösteriyor ki, Ankara çekirdek içinde olmayacak.

        Körfez Savaşı’ndaki pozisyonunu koruyarak İncirlik Üssü’nü açması ve lojistik destek vermesinin ötesine geçmeyecek.

        Ürdün ve Suudi Arabistan gibi doğrudan işin içinde olan, gerektiğinde muharip güçleri eğitip destekleyen tarafta yer almayacak.

        Bir dostumun söylediği gibi, “doğan görünümlü serçe” pozisyonunda kalacak.

        Bunu tercih etmesinde kendisi açısından haklı gerekçeleri var.

        Öncelikle 46 Türk vatandaşı halen IŞİD’in elinde duruyor, Türkiye içinde kaç militanın dolaştığı hakkında da kesin veriye sahip bulunmuyor.

        3 YIL ALACAK

        ABD’nin önderlik yapacağı koalisyonun IŞİD ile mücadelesi için öngörülen süre ise en çok 3 yıl.

        Bunun için ABD’nin Körfez Savaşı’nda ün kazanmış bazı isimleri de Irak’ta çalışıyor.

        Örneğin, Körfez Savaşı’nda IŞİD’i Enbar, Ramadi, Felluce’den kovmakta zorlanınca Sünni Arap aşiret güçleriyle Sahva Grubu’nu oluşturan General David Petraeus da bu çalışmaların içinde yer alıyor.

        Obama’nın, her ne kadar benzemeyeceğini söylese de ruh olarak Bush’un “Terörle Savaş-War On Terror” konseptinden sadece muharip güç eksiği olan stratejisinin başarı şansı ise tartışmalı.

        ÇELİŞKİLER YUMAĞI

        Çünkü eylem stratejisi oluşturulmak istenen koalisyon açısından da silah desteği verilmek istenen yerel güçler arasında ciddi çelişkiler var.

        Örneğin, Bağdat yönetimi öteden beri Erbil komutasındaki peşmerge güçlerinin ağır silaha sahip olmasını istemiyor.

        Bağdat’ın Erbil’den istemediğini, Erbil’deki Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi de PKK ve Suriye’deki uzantısı PYD için arzu etmiyor.

        Ancak Musul’da IŞİD karşısında sıkıştığında PYD’nin silahlı gücü Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) kendisine kurtarıcı olduğu gerçeği de önünde duruyor.

        Peşmerge’nin çok etkin güç olmadığının ortaya çıkmasına aracılık eden IŞİD’in, bu hareketiyle Kürtlerle birlikte Şii egemen hükümete karşı Sünni cephesini güçsüzleştirmesine ve Suudi Arabistan’ı karşısına almış olmasına da anlam verilemiyor.

        Bir başka çelişki de IKBY lideri Barzani’nin Mahmur’dan IŞİD’i çıkarmak için YPG ile birlikte İran’dan destek isteyip Devrim Muhafızları’nın uzun yıllar sonra bölgeye girmesinde karşımıza çıkıyor.

        Bunun da Barzani’nin bölgesinde üstünlük kazandığı İran yanlısı politikalarıyla bilinen Talabani’nin partisi Kürdistan Yurtseverler Birliği’ni güçlendirdiği görülüyor.

        Ayrıca, Irak’taki yoğun baskıdan kaçıp Suriye’de kendini güvene almak isteyecek IŞİD’e karşı mücadelenin hangi unsurlarla yapılacağı da bilinmiyor.

        PYD/YPG’nin yardımdan ne kadarını alacağı konusunda netlik bulunmuyor.

        Daha önemlisi, ABD önderliğindeki çekirdek koalisyonu oluşturan ülkelerin yapacağı silah yardımının IŞİD’i yok edecek kadar mı, yoksa Esad’ı da koltuğundan indirecek boyutta mı kalacağı öngörülemiyor.

        Karışık bir iş vesselam...

        Diğer Yazılar