Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DİYARBAKIR

        HER zaman bulunmayacak limoni havanın ortamı da limoni başladı. Yerel yöneticiler Irak’tan göç eden ve sayıları 6 bin 700’e ulaşan Ezidileri nasıl barındıracaklarını düşünürken, biz gazeteci milletinin aklında IŞİD sorunu vardı.

        Dicle’yi altından akıtan On Gözlü Köprü’nün yamaçlarında Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nin ev sahipliğinde 100’e yakın gazeteci ile yerel yöneticilerin Diyarbakır buluşması işte bu havada başladı. Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak “Hoş geldiniz” konuşması yapıp masaya döndüğünde, “Ziyaret çarpsın sizi...” dedim.

        Buz gibi bir hava esince, Kırklar Dağı’nın tepesindeki düz zemine yapılmış çirkin beton binaları gösterip, “Suzan Suzi” türküsünü anımsattım. Kışanak, “Haklısın” dedi, kendisinin de sözümü sıklıkla tekrarladığını ancak geri dönüş yolunun da bulunmadığını söyledi.

        Masadaki sohbet de ısındı, İzmir’in duayeni Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel’in Kışanak’a gazetecilik yıllarını sormasıyla da kahkahalara dönüştü...

        ALSANCAK’TA KONSER

        Kışanak, 1990’lı yılların başında İzmir’de Güneş’te çalıştığını belirtti. Gözü yandaki masada oturmakta olan Halil Hüner’e takıldı.

        “O dönemdeki müdürüm bakın orada” dedi. Hüner yanına geldiğinde de “Bülent Ersoy konserini izlemeye yolladığınız günü unutmuyorum” deyince ikisi gülmeye başladı. Merakla baktığımızı görünce Kışanak, Ersoy muhabirliğinin nasıl gerçekleştiğini anlattı:

        “O dönemde sol örgütten Diyarbakır Cezaevi’nde yatıp çıkmışım, gazetecilik okuyup mesleğimi yapma çabasındayım. Güneş Gazetesi’nde işe başladım. Bekliyorum ki işçi eylemleri, İzmir’in sorunlarıyla ilgili haberlere gideyim. Halil Hüner beni Bülent Ersoy’un konserini izlemeye gönderdi...” Ersoy’un konseri de Alsancak Stadı’nda olmuş. Yanına tecrübeli muhabir olarak Ertan Civaoğlu verilmiş. Stat içine kurulmuş platform üzerinde şarkı söyleyen Bülent Ersoy’un konserini sonuna kadar izlemişler.

        “Bir uçtan diğer uca, o yürüdükçe biz de yürüdük, 4 saat sonra yorgunluktan bitap düştük” dedi; nedenini anlattı: “Kadın bakarsınız düşer, ayağı kayar, fotoğrafını çekemeyiz Halil Hüner kızar diye bir dakika olsun çevresinden ayrılmadık. Ertan Bey’in elinde koca fotoğraf makinesi, benim de omzumda ekipmanlarla dolu çanta yorgunluktan bıktık. Ama magazin muhabirliği de yapmış oldum...”

        KKK MI PKK MI?

        Kışanak, Hüner’e dönüp “Bir de şu KKK meselesi vardı...” deyince kahkahaları tekrar yükseldi. Bizim yine şaşkın bakışlarımızı fark edince de bu kez izahı Hüner üstlendi: “Baktım o dönemde sürekli PKK konuşuyorlar. Bir gün tepem attı, ‘Kardeşim PKK bir kez öldürür, benim her gün öldüren KKK’nın yanında o da bir şey mi?’ dedim. Başkan o günkü sözümü hatırladı...”

        KKK’nın ne olduğunu da kendisi açıkladı: “Evdeki kayınvalidem, kızım ve karım...” Bugüne kadar bilinçaltıyla hareket eden kişiliğin hâkimiyetinde oluşmuş algılar önceki akşam dağıldı. Keyifli bir sohbet ortamında keskin milliyetçi bildiğimiz gazeteci arkadaşlarımız, Kışanak ile kol kola fotoğraflar çektirdi. Barış gazeteciliğinin olması gereken örneğinin en mükemmeli önceki akşam gazeteciler tarafından gerçekleştirildi. Ortam da müzik de sohbet de muhteşemdi... Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Veysi İpek önemli bir hizmete damgasını vurdu.

        Diğer Yazılar