Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞTAN belirteyim, Suriye ve Irak’ı kapsayacak sınırın diğer yakasında tampon bölge oluşturulmasının tek şartı var:

        Birleşmiş Milletler kararı...

        Bunun ötesinde ne koalisyon güçlerinin oluşturacağı bir tampon yapılanmasına, ne de sınırın diğer yakasında “cepler” şeklinde oluşturulacak toplanma bölgelerine Ankara sıcak bakıyor.

        Bölgedeki devlet yetkilileri de bu şartlar altında oluşacak tampon bölgenin yarardan çok zarar getireceğine inanıyor.

        Çünkü kurulacak tampon bölgenin, onu kullanan aktörün hâkimiyetindeki kara parçasına dönüştüğünü geçmiş deneyimler gösterdi.

        Bunun en iyi örneği de Irak’ta 35’inci paralelin kuzeyinde yaşandı.

        Dolayısıyla çekirdek koalisyon güçlerinin veya NATO’nun oluşturacağı bir tampon bölge, Ankara’nın planlamasında yer almıyor.

        Zaten NATO’nun da böyle bir deneyimi bulunmuyor.

        İKİ YAKANIN DURUMU

        Ayrıca oluşacak bir tampon bölgenin getireceği riskler de bugün yaşanandan çok daha ağır riskler taşıyor.

        Öncelikle sınırın ikiye ayırdığı Nusaybin, Kızıltepe, Ceylanpınar, Akçakale, Şenyurt, Mürşitpınar, Karkamış gibi ilçe ve köylerin diğer yakasına, oluşacak bir tampon bölge uygulamasında nasıl hâkim olunacak.

        En iyi örneği de dün Suruç’un güneyindeki Kobani bölgesinde yaşanan, sınır köylerinden de canlı yayın gibi izlenen PYD’ye bağlı YPG güçleri ile IŞİD arasındaki savaş.

        Böyle bir savaşın arasına nasıl girilip tampon oluşturulacağı, ihlali halinde uluslararası hukuk sorunu yaratmadan hangi gücün müdahale edeceği de bir başka sorun.

        Yerlerinden edilmiş insanların, oluşturulacak tampon bölgeler yerine dün de örneğine rastlandığı gibi sınıra akın etmeleri halinde ne yapılacağı da meçhul.

        Ayrıca 250 bin kişi zaten sınırın ötesindeki kamplarda bulunuyor.

        Türkiye’nin kısıtlı yardımı olmasa bunlara insani yardım ulaştıran kimse yok.

        Böyle bir örnek dururken, benzeri nitelikte yeni cep kamplara kimin hâkim olacağının, sızmalar ve saldırılara karşı kimin koruyucu güç oluşturacağının da iyi tayin edilmesi gerekiyor.

        TAMPON KİMİN İÇİN?

        Bir de tampon bölgenin kime karşı oluşturulacağı sorusu ortada duruyor.

        Eğer IŞİD’e karşı oluşturulacaksa bu durumda onunla iç içe geçmiş, Esad yönetimine karşı savaşan muhalif güçler ne olacak?

        Çünkü Esad’a karşı da savaşan muhalif gruplardan Ahrar-ı Şam’ın tamamı, Cephetül Nusra’nın da büyük bölümü IŞİD’in içinde.

        En önemlisi de hiçbir şekilde silahlı çatışmanın içinde yer almayacağını açıklayan Ankara böyle bir tampon bölgeyi nasıl oluşturacak?

        Bugün ele geçirmek için PYD ile IŞİD’in savaştığı alanlarda üçüncü bir taraf olarak hâkimiyeti nasıl kuracak?..

        Üstelik IŞİD’e karşı savaşacak güçlerin durumu da tartışmalıyken...

        Örneğin, peşmergenin, PYD’nin, PKK’nın sınırları dışında IŞİD güçlerine karşı savaşı söz konusu olacak mı?

        Bu durumda PYD’nin topraklarına geçmemesi için geçen yıl hendek kazan Barzani, çukurları mı dolduracak, yoksa peşmerge PYD kontrolündeki topraklara mı girecek?

        İşte bütün bunlardan dolayı Ankara, BM kararı ve desteği olmadan tampon bölge oluşumuna sıcak bakmıyor.

        Diğer Yazılar