Sınır kararı...
IŞİD’in, Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin hâkimiyetindeki bölgeye saldıracağı bir hafta önce öngörülmüştü.
Her duruma uygun senaryolar üretilmiş, hangi gelişmeye karşılık nasıl pozisyon alınacağı da kararlaştırılmıştı.
Planın ana gövdesi de IŞİD saldırısından kaçanları sınırın diğer yanında tutma üzerine kuruluydu.
Hatta BM’nin bölgede bulunan yetkilileriyle toplantılarda Ankara’nın kararı kayda geçirilmiş, buna ilişkin BM’den beklentiler de aktarılmıştı.
Gelenleri sınırın diğer tarafında tutmanın yararlı olduğuna ilişkin elde iyi örnekler de vardı.
Nusaybin ve Kilis’in hemen karşısında sınırın ötesinde hayvanlarıyla birlikte gelenler için güvenli insani bölgeler oluşturulmuş, herhangi bir sorunla karşılaşılmadığı gibi insanlar yurtlarında olmanın psikolojik rahatlığıyla da hareket eder olmuştu.
Türkiye içine de sorunun taşınması engellenmişti.
Üstelik sınırın öte yakasındaki kamplarda kalanların sayıları da 250 bin civarına ulaşmakla birlikte herhangi bir olay da yaratmıyordu.
Ancak BM’nin bölgedeki yetkilileri, Kobani bölgesinden kaçıp gelenler için böyle bir yönteme daha ilk başta sıcak yaklaşmadı.
Ancak Ankara’nın kararı kesindi; sınır boyuna kaçıp gelenlerin sayısı da henüz 3 bine ulaşmamıştı.
KARAR DEĞİŞTİ
Nasıl olduysa karar bir anda değişti, sınır açıldı; 600 bin nüfuslu Kobani bölgesinden geldiğini söyleyen 130 bini aşkın kişi Türkiye’ye girdi.
Kaç kişinin geleceği de bilinmiyor.
Daha önemlisi, ilk gün sınır açıldığında kargaşa ortamında kaç kişinin de diğer tarafa geçiş yaptığı konusunda elde veri bulunmuyor.
Kobani’den gelerek bölgedeki yakınlarının yanına veya okullara yerleştirilenlerin Anadolu’nun içlerine gitmelerinin önüne de geçilemiyor.
Sınırın bugün 10 kilometre ilerisinde devam eden çatışmanın, sınır çizgisine kadar dayanması durumunda Türkiye’nin nasıl pozisyon alacağı sorusu da askıda duruyor.
Kaygı, koalisyon güçlerine katılmayan Türkiye’nin çatışmanın içine çekilecek olması.
Bugün özellikle Akçakale’den Kilis’e, oradan Hatay’a kadar uzanan bölgede IŞİD’in nasıl bir tavır sergileyeceğine ilişkin kaygılar da her geçen gün artıyor.
BÜYÜK GÖÇ
Korkulan, bölgede meydana gelen çatışmaların daha büyük boyuta ulaşması, çok büyük göç dalgasıyla da yüz yüze bırakılıp sınırın bu tarafının da kontrol edilemez hale getirilmesi.
Böyle bir şey olabilir mi?
Bugün için peşmergenin, PKK’nın, Şii veya yeni oluşturulan Sünni Arap milislerin IŞİD’e karşı savaşının hangi noktaya kadar olacağı bilinmiyor.
Yani, peşmerge Irak Kürdistan Bölge Yönetimi’nin sınırına kadar mı savaşacak, yoksa daha ileri gidecek mi?
Benzer durum, geçen yıl peşmergeyle Tuzhurmatu’da gerilim yaşayan ve çoğunluğu Şii milislerden oluşan Bağdat yönetimine bağlı askerler için de geçerli.
Ya da aşiretlerden sağlanan katılımla oluşan Sünni milisler Suriye’de nereye kadar savaşacak?
Türkiye’nin istediği, güvenlikli insani bölgeye koalisyon güçleri ne kadar destek verecek?
Çok bilinmeyenli ve sorunlu bir süreç çatışmalarla yaklaşıyor.