Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        UZUN süredir Kadir İnanır’ın HDP’den milletvekili adayı olacağı konuşuluyordu. Bu konu, bir süre önce HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a sorulduğunda, “Henüz kendisiyle görüşüp fikrini almadım ama biz Kadir Bey’i partimizde görmek isteriz, en yakın zamanda görüşüp fikrini alacağım” demişti.

        Demirtaş ile İnanır kısa bir süre önce İstanbul’da bir araya geldiler. Demirtaş, kendisine “resmen” adaylık teklif etti. İki gün önce katıldığı bir televizyon programında ise İnanır’ın da “sağlığı” elvermediği için bu teklife sıcak bakmadığını açıkladı.

        Ve hemen arkasından Kadir İnanır’ın “sağlığı” gündeme geldi.

        İnanır’la dün görüştüm. Uzun süre telefonu meşguldü. Meğer telefonları susmuyormuş. Demirtaş’ın açıklamasını “yanlış” anlayan birçok seveni, yakını arayıp “Geçmiş olsun” dileklerini iletiyormuş.

        Oysa Kadir İnanır her zamanki gibi dinç, sağlıklı, neşeli, umutlu; her zamanki gibi “yumruk” gibiydi... Mesele bir kişisel “sağlık” meselesi değil. Onun anlatmaya çalıştığı “sağlık meselesinin” farklı bir veçhesi var.

        Şöyle ki:

        Bir kere Demirtaş’ın böyle bir teklif yapmış olması kendisini çok sevindirmiş hatta onurlandırmış. Bir filmi, çok önemli bir ödül almış gibi sevinmiş hem de... Ancak o milletvekilliğine çok başka bir pencereden bakıyor. Her şeyden önce “Kürt hareketini” bir “emek hareketi” olarak görüyor. Yani çok eskiden beri bu hareketin içinde yer almış, yetişmiş, ter dökmüş, emek vermiş birileri dururken, sırf kendisi çok meşhur ve onlara yakın duruyor diye önceliğin kendisine verilmiş olmasını “haksızlık” olarak görüyor.

        İkincisi, ona göre milletvekilliği, “maaşını al, fiyakanı at, VIP salonunda otur, dokunulmazlık zırhına bürün” ayrıcalığından yararlanma değil; gerçekten de halkın vekili olmak ve günün 24 saati halkla birlikte olmaktır. Onun dertleriyle hemhal olmak, onunla yaşamaktır. İşte “sağlık” meselesi dediği şey burada devreye giriyor. Yani şu andaki durumu, daha önce geçirdiği biriki sağlık operasyonu bu işi “layıkıyla” yerine getirmesine engel. Yoksa şu anda bir sağlık sorunu yok.

        Üçüncüsü, Kadir İnanır, milletvekilliğini bir “liyakat” meselesi olarak görüyor ve ona göre şu anda Meclis’te bulunanların çoğunluğu ne yazık ki bu işe “layık” değil. Eğer politika yapacaksa, mevcutların yaptığı gibi yapmaz, sorunlara çözüm bulmak için bütün mesaisini harcar, ona verilen bu ağır sorumluluğun gereğini yapmak için gece gündüz çalışır, didinir. Bu işte ne kadar disiplinli olduğunu da “akil insanlar heyeti” sırasındaki çalışmalarında zaten ortaya koydu.

        Anlayacağınız, Kadir İnanır zaten 50 seneden beri bu halkın “vekili”, sanatçısı, dertlerinin ortağı... Bu işi ha sokakta, dağda bayırda, film setlerinde, sinema salonlarında yapmış, ha Meclis’te, fark etmez...

        Ona göre kolay olan “vekil” olmaktır, zor olansa halkın “abisi” olmak...

        Bence de öyle... O, her görüşten hepimizin Kadir Abi’sidir çünkü!

        Diğer Yazılar