Yalakalık ve sanat
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Hülya Avşar için “Hülya Avşar kim? Sanatçı mı? Sanatçılığı tartışılır, kimse kusura bakmasın. Yalakadan sanatçı olmaz arkadaşlar. Herkes bunu böyle bilmek zorundadır. Sanatçı dik durur. Sanatçı aykırı insandır. Gücün karşısında sanatçı eğilmez. Gücün karşısında eğilen kişiye de sanatçı denmez. Sadece bizim ülkemizde değil, bütün dünyanın ortak söylemidir bu. Sanatçı dik durur, rüzgâra karşı yürür, aykırıdır, aykırılığın uyumudur sanat” dedi.
Ne kadar güzel, nasıl doğru ve de ne derin mânâlı sözler değil mi?
Bugün sadece Türk Sanatı’nın değil, batı sanatının da varolmasında en önemli sebep kabul edilen “patronaj” yani “himaye” bu mantığa göre “yalakalık müessesesi”, yöneticiler ile iyi ilişkiler içerisinde bulunan sanatçılar da zavallı birer “yalaka” imişler!
Batıdan birkaç örnek vereyim: Hayatı boyunca Alman prenslerinin himayesinde olan ve eserlerinin çoğunu onlara ithaf eden Johann Sabestian Bach, aslında ucuz yalakanın teki imiş! Mozart da öyle imiş, Beethoven da, Papa’nın siparişi ile eserler veren Leonardo da Vinci de, Michelangelo da, Rafael de, yani aklınıza gelecek hangi sanatçı varsa neredeyse tamamı...
MEĞER HEPSİ YALAKA İMİŞ...
Hele bizdekiler, meselâ Dede Efendi... Sen öyle büyük bir musiki üstadı ol ama isyancıların, meselâ Kabakçı Mustafa’nın tarafını tutacağın yerde git zamanın padişahlarının, Üçüncü Selim’in, İkinci Mahmud’un falan himayesine gir, onlar için eserler ver, hattâ medhiyeler bile bestele, yani dik duramayıp rüzgâra karşı yürümeden yalakalık yap! Üstelik sadece Dede, Hacı Ârif, Şakir Ağa gibi besteciler değil; Kanunî Süleyman zamanının Bâkî’si, Üçüncü Ahmed devrinin Nedim’i vesairesi de öyle, hepsi birer yalaka... Saraylar ve hükümdarlar için kitâbeler yazmış olan hat sanatının Râkım, Kazasker, Yesârî, vesaire gibi en büyük üstadları da öyle...
Şimdi, şöyle bir düşünelim: Amerika’da Marilyn Monroe’nun bahsinin geçtiği bir ortamda Cumhuriyetçi Parti’nin önde gelen bir politikacısı çıksa ve söylemek aklına bile gelmez ya, “Canım, o kadın da sanatçı mı idi ki? Üstelik bir ara Demokrat Partili Başkan Kennedy ile de münasebeti vardı... Yalakadan öte birşeydi...” gibisinden bir lâf etse...
Yahut bir başka memlekette, meselâ Fransa’da siyasetçinin biri “Siz yoksa Catherine Deneuve’ü sanatçı mı zannediyorsunuz; yuh bre! Sanatçı dediğin dik durur, rüzgâra karşı yürür ve aykırıdır! Catherine Deneuve’ün muhalefet ettiğini hiç gördünüz mü? Kadın üstelik Elysée Sarayı’ndaki davetlere falan da gidiyor... O hatun sanatçı falan değil, sadece yalaka evlâdım, yalaka...” gibisinden birşeyler gevelese...
Ne mi olur? Bu sözleri edenleri eleştirmeye falan gerek duymazlar, yalaka olmakla suçlanan sanatçı da tek kelime bile etmez ama herkes “Bu adamın aklına birşeyler olmuş” der ve o vaziyetteki kişiye nasıl davranılması gerekiyorsa öyle davranırlar.
MİLLETVEKİLLERİ, DİKKAT!
Şimdi bu yazdıklarımı okuyup da “Bach’ı, Marilyn Monroe’yu, Catherine Deneuve’ü Hülya Avşar ile aynı kefeye mi koyuyorsun” diyecek olanlar mutlaka çıkacağı için hatırlatayım: Bir sanatçı geçmişte yaşamış ve eserleri klasik olmuştur, yahut henüz hayattadır veya öyle dünya çapında bir şöhret değildir, hiç farketmez! Sanatçı evrensel de olsa, yerel sınırlar içerisinde de kalsa sanatçıdır; suçlama o kişinin sanatı üzerinden yapılmaktadır ve sanatçıya sanatını vasıta ederek yüklenmek değil bir partinin genel başkanına, sokaktaki adamın en cahiline bile yakışmaz.
Kemal Bey’in Hülya Avşar için sarfettiği sözler, aynı zamanda CHP’nin tek parti dönemindeki iktidarında milletvekilliği yapmış dünya kadar şaire, yazara ve başka sanatçılara da hakarettir ve “Bunların tamamı yalaka idi, muhalefet edecekleri yerde iktidar partisinden Meclis’e girmişlerdi” demektir.
Dolayısı ile hâlen CHP’den milletvekili olan sanatçıların da partileri günün birinde ezkaza iktidara geldiği takdirde derhal istifalarını verip muhalefet saflarına geçmeleri gerekir. Zira sayın genel başkanlarının buyurduğuna göre sanatçının dik durması, rüzgâra karşı yürümesi ve aykırı olması lâzımdır; iktidara mensup olmaları ise maazallah “yalakalık” demektir!