Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YENİ seneniz kutlu ve mutlu olsun!

        Dün sabah yeni yılın getirdiği hevesle kimbilir ne kadar güzel hislerle uyandınız; herşeyin eskisine göre nasıl daha iyi olmasını istediniz ve hayaller kurdunuz değil mi?

        Ama 2015, bize daha ilk sabahında böyle hoş duyguları maalesef nasip etmedi. Gözlerimizi sabahın üçünde caddeden gelen haykırışlarla, çığlıklarla, küfürlerle ve envâi çeşit gürültü ile açtık!

        Havanın buz gibi olmasına bile aldırış etmeyip yılbaşını meydanlarda ve sokaklarda kutladıktan sonra ellerindeki kimbilir kaçıncı şişeleri ile evlerinin yolunu bulmaya çalışan asîl ve necîb Türk gençliği, kızlı-erkekli bir grup hâlinde Teşvikiye’nin göbeğinde yeni senenin ilk tepişmesini tarihe nakşetmekle meşguldü!

        ÇÖP TENEKESİ SERENADI

        Asîl gençlerimiz yarım saat kadar tepiştiler, sonra sallanarak, sarsılarak ve yıkılarak yürümeye çalışıp gittiler; ortalık sakinleşir gibi oldu ve gecenin esmerliğinde başka gençlerin uzaklardan gelen benzer uğultuları kaldı.

        Ama, yeni senenin asıl neş’esini bu defa sabahın altısında ve daha da coşku ile idrâk ettik! Bu defa yine asîl ve necîb ama öncekilerden daha azgın 30-40 kişilik bir genç güruhu geldi, caddenin bir kenarındaki çöp tenekelerinin etrafında halka olup şarkılar söylemeye başladı...

        Hani alüminyum tencereyi kör bıçakla kesmeye çalıştığınızda İsrafil’in borusu gibi bir ses çıkar ve sinirlerinizi allak bullak eder ya; işte ona benzer bir sesle!

        Bu kıyamet musikisi sadece birkaç dakika sürdü ve yerini gruptaki kızlardan birinin patiska yırtarcasına haykırışına bıraktı. Dili peltekleştiği için dediklerini tam olarak anlayabilmek gerçi pek mümkün değildi ama gruptaki delikanlılardan birinin annesinden bahsettiği ve ortaya hanımefendi ile ilgili bazı iddialar attığı farkediliyordu. Haykırışını çok uzatmadı, elindeki bira kutusunu hiç işitmediğim sunturlu bir küfürün refakatinde delikanlının kafasına fırlattı, tutturamayınca daha da hiddetlendi, sonra koşa koşa gidip oğlanı birkaç defa tekmeledi. Çocuk mukabele edip hatunun kafasına bir şey geçirecek değil idi ya; kımıldamadan yerinde durdu, duyamadığım birkaç söz söylemekle yetindi ama bu yüzden üç-dört tekme daha yedi, derken diğerleri hatunu bir tarafa çektiler.

        İNATLAŞMA BÖYLE OLUR!

        İstikbâlimizin güvencesi olan gençliğimizin bağırıp çağırması, tepişmesi, didişmesi, vesairesi bir saate yakın devam etti; ancak güneş doğarken dağıldılar ve yeni senenin ilk gününe işte böyle nezih bir ortamda başladık!

        İçmeyi bilmeyen ve adam gibi yudumlamaktan nasibini almamış bir kesim alkolü “statü sembolü” görür, hattâ bazı sosyal değerlerin “sigortası” zannedip kendini içmeye mecbur hissedince işte bu görüntüler ortaya çıkar; diğer taraf Aralık’ın son haftasında başlayan Noel’i yılbaşı ile karıştırıp 31 Aralık gecesinin dinî kimlik taşıdığını zannedince de inatlaşma daha büyür ve netice böyle olur!

        Yılbaşı eğlenceleri her yeni senenin insanoğlunu kaçınılmaz sona biraz daha yaklaştırdığının gözardı edilip mutlu bir başlangıç zannedilmesidir ve temelinden tuhaf olan bu kutlamalarda bizde bir başka tuhaflık yaşanır: Avrupa’da yılbaşı gecelerinde meydanlarda, sokaklarda ve köşe başlarında kendilerini ve ortalığı dağıtanlar oraların işsiz-güçsüz, aylak ve lumpen takımı iken bu işi bizde entellektüel görünme ve içki sayesinde statü elde etme meraklıları yaparlar.

        Çok kişiyi hiddetlendireceğimi bile bile hep söylediğim ve savunduğum bir hususu şimdi tekrar edeceğim: İçki satışındaki kısıtlamalar konusunda öyle çok ileriye gitmemize gerek yok; İngiltere’deki alkol satışı uygulamasının bir benzerini bile getirebilsek ben razıyım!

        Üstelik bu işi hemen yapmamız gerekiyor, zira Türk gençliğinin bir kısmının muhtaç olduğu kudret artık damarlarındaki alkolde ve hattâ avuç avuç yutup midelerine indirdikleri mâlûm haplarda mevcut haldedir!

        Diğer Yazılar