Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRK Hafif Müziği, Kayahan’ın vefatı ile çok önemli bir ismini, daha doğrusu gerçek bir bestecisini kaybetti.

        “Yorumcu”, “icracı”, “sanatçı” demiyorum, zira Kayahan bence bunların hepsinden önce “besteci” idi; Allah rahmet eylesin.

        Türk Hafif Müziği, kimliğini şimdilerde belirlemeye çalışan ama henüz tam “oturmamış” bir musikidir. Uzun seneler devam eden “aranjman” yani “uyarlama” döneminin ardından gelen kimlik kazanma devri hâlâ devam etmektedir ama özgün ve kalıcı eser veren besteci sayısı hâlâ azdır.

        Bu müziğin macerasını yakından takip etmiş olanlar gayet iyi bilir ve hatırlarlar: “Aranjman” dönemi, adı üzerinde, Batı’da revaç bulmuş bazı eserlerin üzerine Türkçe sözler yazılarak icra edilmeleri idi. Bu uygulama aslında bugün de devam ediyor ama eskisi ile arasında önemli bir fark var: Aranjman zamanında orijinal bestenin kime ait olduğu söylenir, asıl besteciler zamanın 45’liklerinin üzerine de genellikle kaydedilirdi. Söz yazarı derseniz, başta Fecri Ebcioğlu olmak üzere zaten bir-iki kişiden ibaretti ve rağbet gören parçayı kimin “Türkleştirdiği” bilinirdi.

        UYARLAMA, YÜRÜTME OLDU

        Aranjman faaliyeti bugün de devam ediyor ama nasıl! Eskiden hangi eserin kimden alındığı söylenir, yani dürüst davranılır ve “Bu şarkı uyarlamadır” denirdi, şimdi ise şarkı alınıyor, aslının ne ve kime ait olduğu hakkında tek söz edilmeden Türkçe sözlerle okutuluyor, hattâ adaptasyonu yapan bazen eseri öylesine benimsiyor ki, bestecisinin kendisi olduğunu iddia ediyor, yani elâlemin eserini yürütüyor!

        Şimdi “Türk Popu” dediğimiz Türk Hafif Müziği’nde bugün yürütmeden mütevellit yoğun bir intihal kirliliği vardır!

        Yeniden 60’lara, aranjman günlerine dönelim:

        Senelerce devam eden uyarlamaların ardından “orijinal beste” dönemi başladı ve memlekette bir Timur Selçuk rüzgârı esti.

        Timur Selçuk, benim için bu işin hâlâ tek ismidir, zira bir eseri hem besteleyen, hem orkestrasyonunu yapan, hem orkestrayı bizzat idare eden ve bizzat okuyan bir başka “artist complete” yani “komple sanatçı” hâlâ çıkmamıştır. Zamanımızda gerçi eserlerini bizzat icra eden bazı pop müzik bestecileri vardır ama orkestra düzenlemeleri kendilerine değil, başkalarına aittir ve birçok yerde gerçek orkestranın yerini de bilgisayar programları almıştır!

        Gençlik senelerini Timur Selçuk’un “İspanyol Meyhanesi”ni, “Sen Nerdesin?”ini “Ayrılanlar İçin”ini yahut “Bugün, Yarın ve Daima”sını dinleyerek geçirmiş ve kulakları bu eserlerin nağmeleri ile hâlâ dolu olanlar ne demek istediğimi gayet iyi anlayabileceklerdir...

        GARDEN 74’ÜN GECELERİ

        Kayahan, işte bu dönemin ardından gelen pest perdelerde inleyen vıcık vıcık, baygın ve Kahire üslûbunun ucuz bir taklidi olan kemanların refakatindeki mıymıntı arabesk ile melodisiz, bol ritm refakatindeki hoplamalızıplamalı haykırmalardan ibaret, üstelik çoğu “araklama” olan ama “Çağdaş Türk Popu” denen gürültülerin arasında romantik melodileri ile pırıl pırıl bir vaha gibi ortaya çıktı!

        Onun önemi bestelerinin güzelliğinden de önce işte burada, yani özgünlüğünde, bestelerinin kendine ait olmasındadır. Avrupalısından, Rum’undan yahut Arap’ından yürütme utanmazlığına tenezzül etmemiş, Türkiye’de bir şarkının benimsenme şartının sözlerinin hatırlanabilir olması kadar melodisinin de kulakta kalması gerektiğini gayet iyi bilerek ruhundan gelen nağmeleri ortaya koymuştur.

        80’li senelerde arkadaşlarla beraber sık sık Etiler’in girişindeki Garden 74’e, Kayahan’ı dinlemeye giderdik. Lebâlep dolu bir salonda saatler hoş nağmelerle dopdolu geçer, zaten çoktan ezberlemiş olduğumuz şarkılarını hiç sıkılmadan ve bıkmadan ardarda dinler, her defasında tekrar tekrar zevk alırdık...

        Ne güzel günler imiş!

        Diğer Yazılar