Unuttuğumuz yıldönümü
24 Nisan, son dönem tarihimiz bakımından son derece önemli olayların yıldönümüdür. Bunların bazılarını hatırlarız; bazılarını hatırlamamız, üstelik hatırlamaktan da öte “kabul etmemiz” için senelerden buyana birileri uğraşıp dururlar ama o gün öyle bir felâketin yıldönümüdür ki, bu felâket Türkiye’nin son birbuçuk asırlık geçmişinde çok önemli bir yeri olmasına rağmen artık tamamiyle unutulmuştur ve hatırımıza bile gelmez.
Başka türlü ifade edeyim: “24 Nisan 1877 neyin, hangi hadisenin yıldönümüdür?” diye soracak olsanız, doğru cevabı koskoca Türkiye’de sadece birkaç kişiden, daha doğrusu konunun birkaç ciddî uzmanından alabilirsiniz...
O gün ne olduğunu söyleyeyim: 24 Nisan 1877, Türkiye’nin 19. asırdaki imparatorluk döneminde uğradığı iki büyük felâketten birinin, tarihlere “93 Harbi” diye bilinen 1877-78 Rus Savaşı’nın başladığı gündür...
Diğer büyük felâketin ne olduğunu da merak edenler için hatırlatayım: 1912’de başlayan ve 1913’te koskoca Rumeli’nin elimizden çıkması ile neticelenen Balkan Harbi...
SAVAŞIN SEMBOLÜ PLEVNE
24 Nisan 1877’de Rusya’nın ilân ettiği savaş, çöküş dönemine girmiş olan Osmanlı Devleti’nin asırlar boyunca uğradığı en büyük bozgunlardan biri oldu. Rus orduları İstanbul’a, tâââ Yeşilköy’e dayandılar, devletin ayakta kalması Avrupalılar’ın araya girmesi ama bu işi kara gözümüz, kara kaşımız uğruna değil, Rusya’nın daha da güçlenmesini kendi menfaatlerine aykırı buldukları için yapmaları ile mümkün olabildi ve kırk sene sonra gelen asıl yıkılışımız büyük toprak kayıpları ile geciktirildi.
93 Harbi’nin sebeplerini burada anlatmama gerek yok, merak edenler tarih kitaplarına bakıp ayrıntıları ile öğrenebilirler...
Ama, şu kadarını hatırlatayım: Bizden kat kat üstün Rus ordularını durdurabilmek için hem doğu, hem de batı sınırlarımızda verdiğimiz mücadele bir işe yaramadı; Gazi Osman Paşa’nın Plevne’deki meşhur müdafaasının çökmesinin ve Şipka Geçidi’ndeki ordumuzun esir alınmasının ardından Edirne bile Rus işgaline uğradı, Ruslar kolayca İstanbul’a kadar geldiler, Türkiye 1878’in 31 Ocak’ında mütareke imzalamaya mecbur kaldı ve 3 Mart’ta Ayastefanos’taki Rus karargâhında utanç verici bir anlaşmaya varıldı.
Tekrar söyleyeyim Ayastefanos, bugünün Yeşilköy’ü idi, yani biraz ilerisinde şimdi Atatürk Havaalanı’nın bulunduğu ve artık İstanbul’un “içi” sayılan Yeşilköy!
Bu anlaşma Türkiye’nin Sevr öncesindeki ilk ölüm fermanı idi ama neyse ki tâm mânası ile uygulanmadı, Ruslar kendi menfaatlerinden endişe duyan Avrupa’nın baskısı ile yeni bir anlaşma yapmayı kabul ettiler ve Ayastefanos’ta uğradığımız büyük toprak kaybı, yine o senenin 13 Temmuz’undaki Berlin Muahedesi ile bir nebze de olsa azaltıldı.
KARS VE ARDAHAN DA GİTTİ!
Berlin’de elimizden nereler mi çıktı?
Bulgaristan prenslik haline geldi, Bosna- Hersek’i de Avusturya işgal etti. Romanya, Sırbistan ve Karadağ bağımsız oldular ve o taraflardaki daha başka topraklar kurulan bu yeni devletlere terkedildi.
Kars’ı, Ardahan’ı ve Batum’u da Ruslara verdik!
24 Nisan 1877 son dönem tarihimiz, daha doğrusu çöküş ve yıkılış geçmişimiz bakımından işte böylesine önemli bir bozgunun başlangıcıdır ama yenilgilerimiz ile bozgunlarımızı hatırlamamak için ısrar göstermek genetik âdetimiz olduğu için o gün ve ardından yaşadığımız dertleri artık bilmeyiz!
Bugün, tam 138 sene önce uğradığımız büyük belâyı hatırlatmak ve 93 Harbi’nde can veren onbinlerce şehidimizi yâdetmek istedim...