Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son on gün içerisinde hayata veda eden önemli isimlerin ardından mutlaka yazılması gerektiğine ve hattâ bizzat yazmamın şart olduğuna inandığım için, bu köşe vefat ilânı sayfasını andırır hâle geldi...

        Önceki hafta Erol Simavi gitti, dün de Bedii Faik...

        Genç meslekdaşlarımın şık blazerleri, geniş manşetleri ve gümüş saplı bastonu ile Nişantaşı’nın “lord”u gibi olan Bedii Bey’i görerek zarafetin aslını farketmelerini ve onu yakından tanıyarak hem gazetecilik, hem de “gerçek Türkçe” hakkında fikir sahibi olmalarını çok isterdim...

        Bedii Bey’in vefat haberi dün internet sitelerinde yeraldı, şimdi bazı köşelerde de onunla ilgili yazılar çıkacak, “çok önemli bir gazeteci” olduğu söylenecek, “Yayınlanmadan yasaklanan ilk kitap, onundu” denecek, “yazıları yüzünden hapse düştüğü” hatırlatılacak ve “Senin yazıların ile kıçımızı siliyoruz” diyenlere verdiği “Devam edin, hiç olmazsa kıçınız birşeyler öğrenir” meâlindeki meşhur cevabı kimbilir kaçyüzüncü defa tekrar edilecek...

        TÜRKÇE’NİN BÜYÜK ÜSTADI

        Ama, üzerinde pek durulmayacağına emin olduğum için Bedii Bey’in gayet önemli bir başka özelliğini hatırlatayım: Türkçe’nin son üstadlarından olmasını!

        Erbâbı bilir... En zor yazı, en kısa olan yazıdır; verilecek mesajı birkaç satırda ifade edebilmek maharet ister.

        Bedii Bey bunu mükemmel şekilde yapmıştı! Türkçe’nin bir başka büyük üstadının, “Zeytindağı”nın yazarı Falih Rıfkı Atay’ın önce çalışma arkadaşı, sonra ortağı ve nihayet en yakını olmasının üslûbunda belki etkisi vardı ama Türkçe’deki maharetinin asıl kaynağı, lisana hâkimiyetini ince zekâsı ile birleştirmesi idi.

        Önemli isimlerin vefatını “Duayen filânca artık yok” veya “Efsane isim falanca hayatını kaybetti” gibisinden bıkkınlık getiren klişe ifadelerle duyuran yahut vefat edeni ağaca yani oduna benzetip “Çınar devrildi” gibisinden soğuk benzetmeler yapan basınımız meslek büyüklerinden artık bîhaber kaldığı için, Bedii Faik hakkında şimdiden hata yapmaya başladı bile...

        Bedii Bey sahibi olduğu Dünya Gazetesi’ni satmasından sonra senelerce Londra’da yaşamış, derken memlekete dönmüştü; yıllardan buyana İstanbul’da idi ama dünkü haberlerde “Yurtdışında yaşıyordu” deniyordu! Üç cild olduğu söylenen “MATBUAT BASIN derkeen ...Medya” başlıklı hatıraları üç değil dört cilddi ve meşhur romanının adı da “Yabancı” değil, “Yalancı” idi!

        Daha hangi birini düzelteyim? Dün kaybettiğimiz “gazete sahibi son başyazar”ın meslekî maceralarını ve kelimelerle nasıl oynadığını şayet bilmiyor iseniz, yukarıda ismini verdiğim hatıralarını okuyun! Macera filmini andıran gazeteciliğine ve üslûbuna hayran kalır, kitabı elinizden bırakamazsınız...

        SON SÖZLERİ, DERS GİBİ İDİ

        Bedii Bey’in 26 Haziran 2012’de davet edildiği TBMM’nin “Darbeleri Araştırma Komisyonu”ndaki konuşmasının sonunda söyledikleri hem hatıralarını tamamlar mahiyette, hem de meslekî bir ders gibidir:

        “...Gazetecilik başlı başına bir iştir ve ne kadar müstakil olursa, ne kadar tek başına olursa, o kadar tesirli olabilir. Eğer gazeteciliğe başka şeyleri de ekler giderseniz, gazeteciliği yapamaz olursunuz. Binaenaleyh, gazete sahibinin sadece gazeteci olmasını ben evleviyetle (üstün tutarak) isterim ve onu savunurum. ...Türkiye 24 milyon nüfuslu iken ne gazete tirajı varsa, 75 milyon nüfuslu Türkiye’de de o gazete tirajı var. Öyle bir hadise, dünya gazeteciliğinde görülmüş değildir. Bunda computerlerin, twitterlerin şunların bunların payı vardır, o payı kabul ediyorum. Ama bütün dünyada da var onlar, yalnız bize ait değil ki! Bütün dünyada gazetelerin rakipleri var, televizyonlar vesaireler... Orada niye olmuyor da bizde oluyor? Çünkü (basın) inandırıcılığını kaybetmiştir. ...Eski gazete sahiplerinin hepsi yazardı, çizerdi. Öyle bir devre gelmiştir, o devir benimle bitti. Ben, son ölen gazete sahibiyim”.

        Pek farkında değiliz ve belki de olmayacağız ama hem mesleğin, hem de Türkçe’nin çok büyük bir üstadını kaybettik..

        Diğer Yazılar