İşte, Cem Sultan'ın dünyanın dört bir yanına dağılmış olan Hristiyan torunları
Geçenlerde bu sayfada Cem Sultan’dan bahsederken Cem’in şimdi Malta’da yaşayan Hristiyan torununun fotoğrafını da kullanmam birçok okuyucunun dikkatini çekmiş ve ailenin nasıl Hristiyan olduğunu soran çok sayıda mail gönderildi. İşte, Cem Sultan’ın ve dolayısı ile Fatih’in soyundan gelen bu bahtsız ailenin kısa öyküsü...
GEÇEN hafta bu sayfada Cem Sultan’ın ölümünün ardından ona rahmet okuyan papağanı- nın hikâyesini yazdım ve sayfada Fatih Sultan Mehmed’in bu bahtsız şehzadesinin Hristiyan olan ve şu anda Malta’da yaşayan torununun fotoğrafını kullandım.
Cem Sultan’ın soyundan gelenlerin şimdi Hristiyan olmaları bazı okuyucuların merakını çekmiş ve hafta boyunca bu konuyu açıklığa kavuşturmam için bir hayli mail gönderdiler... Ailenin nasıl Hristiyan oldu- ğunu kısaca anlatayım: Fatih’in İstanbul’u fethetmesi ile sona eren Bizans’ın son imparatoru 11. Konstantin Dragasis, “Paleologos” hanedanına mensuptu.
Cem Sultan’ın, Avrupa’da 16. yüzyılda bestelenmiş bir eserin notasının kapağındaki çizimi.
RODOS’A YERLEŞTİ
Osmanlılar, erkek çocuğu olmayan imparatorun Bizans tahtına vâris bırakmadığını bildikleri için aile ile uğraşmadılar, hatta Paleologos Hanedanı’nın bazı mensuplarını da Müslüman edip devlet hizmetine aldılar. İmparator Konstantin’in yeğenlerinden biri “Mesih” adını aldı, vezir yapıldı ve “Mesih Paşa” oldu; bir diğer prens de dinini değiştirdi, adını “Murad”a çevirdi ve Rumeli Beylerbeyliği’ne getirildi.
Cem’in soyundan gelen Said-Vassallo Prensliği’nin arması.
Paleologoslar’ın bazı mensupları kuşatma sırasında, bazıları ise şehrin düşmesinin ardından İstanbul’u gizlice terkettiler ve Cem Sultan’ın soyundan gelenler ile sonraki asırlarda evlilikler yoluyla akraba oldular.
Cem’in Rodos’ta yaşayan oğlu Şehzade Murad 1492’de Hristiyan olmuştu. İşte bu şehzadenin soyu, günümüzde de “Osmanlı-Bizans” karışımı bir aile olarak devam ediyor...
Taht mücadelesini kaybedince gurbete giden ve hayatının son 13 senesini Rodos’ta, Roma’da ve Fransa’da geçiren ve 1495 Şubat’ında Fransa’da can veren Cem Sultan’ın üç oğlu ve iki de kızı vardı. Oğullarından Şehzade Abdullah ve kızlarından Ayşe Sultan, küçük yaşta öldü- ler. Büyük oğlu Oğuz Han babası sürgündeyken İstanbul’da idi ve amcası Bayezid 1483 Şubat’ında henüz dokuz yaşında olan şehzadeyi boğdurdu. Mısır’da yaşayan diğer kızı Gevher Melike de sonraları İstanbul’a geldi ve 1505’te burada öldü.
Cem Sultan’ın Avustralya’dayaşayan torunlarından Giuseppe Said-Vassallo ve eşi.
Cem’in hayatta tek bir oğlu kalmıştı: Şehzade Murad... Babasının sürgünü sırasında Rodos’a yerleşti ve Maria Concetta Doria adında bir İtalyan kadınla evlendi. Daha sonra garip bir iş etti, Müslümanlığı bırakıp Hristiyan oldu, 1492 Kasım’ında Papa Altıncı Alexander tarafından vaftiz edilip “Pierre” adını aldı ve “Papalık Prensi” yapıldı ve Napoli Kralı’ndan bir başka asalet unvanı, Roma Senatosu’ndan da vatandaşlık aldı. Rodos’ta çoluk-çocuğa karıştı ve Kanuni’nin adayı fethetmesine kadar burada “Prens” olarak yaşadı. Rodos’un 1522 kışında Türkler’in eline geçmesinden hemen sonra, 27 Aralık günü boğduruldu.
Cem’in Maltalı torunu George Alexander Said-Zammit ve eşi.
BİZANS KONTU OLDULAR
İdamında, 48 yaşındaydı. Türk ve Vatikan tarihleri şehzadenin idamına kadar hep aynı bilgileri veriyorlar ama aralarında bir ihtilâf çıkıyor: Türk kaynakları Cem Sultan’ın oğlu Şehzade Murad’ın “Cem” adındaki oğluyla beraber idam edildiğini söylerken, Malta, Rodos ve Vatikan arşivlerinde bulunan belgeler küçük Cem’in öldürülmediğini, Nicola ismini alıp Malta’ya yerleştiğini ve 1536’daki ölümüne kadar burada yaşadı- ğını yazıyor ve Cem Sultan’ın şu anda Avrupa’daki torunları, işte bu “küçük” Cem’in, yani sonraki adı ile Prens Pierre ile oğlu Prens Nicola’nın soyundan geldiklerini söylüyorlar...
Vaftiz edilen şehzadeler, kendilerine aile adı olarak “Saitus”u aldılar ve “Saitus” zamanla “Sait”, “Sayd” ve nihayet “Said” oldu. Ailenin şu andaki reisi, Malta’da yaşayan George Alexander Said-Zammit adında ve 56 yaşında bir arkeolog...
Cem Sultan’ın soyundan gelenlerin tuhaf kaderi bu kadarla da kalmadı... Şehzadenin soyundan gelenlerden bazıları sonraki senelerde Bizans’ın Paleologos Hanedanı’na akraba olan Bizans aristokrasisinden Vassallo ailesinin mensupları ile evlenip “Bizans Kontu” oldular.
Ailenin bu branşının hem “şehzade”, hem de “Bizans Kontu” unvanını taşıyan ve şimdi Avustralya’da yaşayan 66 yaşındaki son reisi Giuseppe Said-Vassallo’nun mensubu olduğu Said-Vassallo ailesinin öyküsünü de bir başka gün anlatırım...
ABDÜLFETTAH EFENDİ
1814’te Sakız Adası’nda Hristiyan olarak doğan Abdülfettah Efendi gençliğinde İslâmiyet’i seçtikten sonra Hafız Mustafa Şakir Efendi’den aklâm-ı sitte, Yesarîzâde Mustafa İzzet Efendi’den de nestâlik yazıları meşkederek icazetname aldı. Sivas, Amasya ve Aydın’da evkaf; Saruhan, Kastamonu ve Selânik’te de mal müdürlükleri yaptı. 1858’de “sersikkezen” yani para ve madalya kalıplarını basan büronun şefi tayin edildi. 1860’ta kâğıt paralarda kullanılan fligranların yapımını öğrenmesi için Viyana’ya ve Paris’e de gönderilen Abdülfettah Efendi, 1896’da İstanbul’da vefat etti. Abdülfettah Efendi’nin bütün harfleri birleştirerek yazdığı bu celî sülüs levha, İstanbul’daki Vakıf Hat Müzesi’ndedir.
SOĞANLI İLİK
SIĞIRIN uyluk kemikleri derin bir tencerede arpacık soğanıyla kaynatılır, suyu bittikçe üzerine sıcak su ilâve edilir. Tencereden alınıp kırılır, içindeki ilik itinayla çıkartılır ve tereyağında hafif çevrilir. Bir başka tencerede ağırlığının üç katı sıcak suya konur, suya parmak boğumu uzunlu- ğunda kesilmiş bol yeşil soğan atılır ve 20 dakika kadar kaynatılır. Halis undan yapılmış meyane ilâve edilir. Yeneceği zaman, istenirse üzerine limon sıkılır.
MALZEME: * Sığır kemiği * Arpacık soğanı * Yeşil soğan * Meyane