Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Rıza Sarraf’ı hiç tanımadım, bir defa olsun görmedim, karşılaşmadım, müşterek tanıdıklarımızın olması mümkündür ama tek bir ortak dostumuzun bulunduğunu bile zannetmiyorum, zira tamamen farklı çevrelerin mensubuyuz...

        Sarraf’ın mevcudiyetinden mâlûm haberler vasıtasıyla haberdar oldum ve ismini birkaç hafta önce Kanlıca’da yaptığı söylenen izinsiz inşaat iddiaları ile tekrar işittim.

        Benim bu meşhur işadamı ile teşerrüfüm işte budur, yani adını gazetelerde okuyup TV’lerde duymuş olmamdan ibarettir!

        Sarraf’ı tanımadığımı, tanıyanları değil ama dostlarını bile bilmediğimi böyle hemen girişte söylememin sebebi var: Aşağıda yazacaklarımı okuyup da “Demek ki araları iyi”, “Ahbabını kayırıyor”, yahut “Kimbilir nasıl bir menfaat ilişkisi içerisindeler” diye düşünülmesinin peşinen önüne geçmeye çalışmak...

        Gazetelerde görmüşsünüzdür: Sarraf’ın Kanlıca’da yanyana iki yalısı varmış, ikinci derece tarihî eser olan yalılarda tadilât yapmak istemiş, Koruma Kurulu ve Büyüşehir Belediyesi’ne bağlı olan Boğaziçi İmar Müdürlüğü projeyi onaylamış, derken tadilât tamamlanmış ama yapılan işin projeye uygun olmadığı görülmüş! Yalılardan birine kaçak kat çıkılmış, binalar birleştirilmiş, dış cephe değiştirilmiş, korkuluklar sökülmüş, yalıların arasında bir de asansör konmuş, vesaire, vesaire...

        FOTOĞRAFLARA BAKIN

        Konu basında yeralıp dallanıp budaklanınca Koruma Kurulu tadilâtı incelemiş, neticede kaçak kat ile asansörün yıkılmasına, yalıların eski hallerine getirilmesine ve Sarraf ile eşi hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiş; dün gelen bir habere göre de 80 bin lira ceza kesilmiş!

        Boğaziçi İmar Müdürlüğü aylar süren restorasyon sırasında tadilâtın düzgün şekilde yapılıp yapılmadığını kontrol etme tenezzülünde neden bulunmamış ve işin bu aşamaya kadar gelmesine nasıl müsaade etmiş bilmiyorum ama meselenin bir başka tarafı daha var: Bu gibi durumlarda alelâcele “yıkım” kararı alınması!

        Şimdi, mâlûm yalıların kime ait olduklarını ve diğer önyargıları bir tarafa bırakalım, binaların restorasyon öncesi ve sonrası fotoğraflarını önümüze koyalım ve “Eskisi mi yoksa yenisi mi daha güzel, daha şık ve estetik olmuş?” diye kendi kendimize soralım...

        Ben böyle yaptım, seneler öncesinden zaten bildiğim iki yalının resimlerini yanyana koyup baktım ve binaların kaçak, ruhsat dışı yahut daha başka usulsüzlüklerle yapıldığı söylenen restorasyon sonrası görüntülerini daha beğendim. Eskiden sarı renkli olan, sefertası şeklinde ve bir balıkçı restoranını andıran yalı bir hâle girmiş gibi idi, yanındaki beyaz yalı ile arasındaki görüntü uyumsuzluğu da mümkün mertebe azalmıştı.

        Aynı mukayeseyi siz de yaptığınız takdirde, çoğunuzun benim gibi düşüneceğine eminim...

        ESTETİK BAKIŞ NOKSANI

        Mesele işte burada, “koruma” kavramını ikinci derece tarihî eserlerde bile “eskisi nasıl ise öyle bırakma” şeklinde yorumlamamızda ve meselenin estetik boyutunu dikkate almamamızda! Koruma kurulları kararlarını “Bina çirkin de olsa aynen kalmalı” zihniyetiyle veriyor, zaten orijinal olmayan yapıların bile restorasyon öncesi ve sonrası görüntüleri dikkate alınmadan eski şekillerinde kalmalarında ısrar ediliyor, derken iş inatlaşmaya dönüyor ve çıkan karar hep aynı: Proje dışı yapılan ilâvelerin yıkılması...

        Rıza Sarraf yahut bir başkası tadilât projesine uymamış, kendini kurulların ve kuralların üzerinde görüp binayı canının istediği şekle sokmuş olabilir... Bu işi yaparken hukuku, kanunları ve yönetmelikleri çiğnemiş ise adalete sevkeder; cezasını para yahut hapis her ne ise verir, hattâ devletin yasalara göre “elkoyma” hakkı varsa gayrımenkulü de elinden alırsınız ve yapılması şart olan zaten budur.

        Ama restorasyon kaçak veya proje dışı olsa bile binanın son hâlini görüntüsü ve çevre ile uyumu bakımdan değerlendirmeden “Eskiden de çirkindi ama eskiydi” deyip hemen “Yıkıla!” kararı verilmesi...

        Tuhaflık işte burada, kanunlarda, yönetmeliklerde ve koruma kurullarında “estetik” kavramının uygulanmamasında!

        Diğer Yazılar