Yıldız Kumarhanesi
DÜN, Yıldız Sarayı’nın Büyük Mabeyn Köşkü’ndeki o meşhur hilâlli koltukları yazdım, sonra da sarayın bir zamanlar kumarhane haline getirildiğinden bahsettim...
Gün boyunca dünya kadar mail geldi... Birçok okuyucum sarayın kumarhane yapılması hakkında daha fazla malûmat istiyordu.
Şimdi bu istekleri cevaplayacağım ama bir köşe yazısında akademik üslûpla yazmak mümkün olmadığı için kumarhane meselesinin neyin nesi olduğuna kısaca temas edecek ve bu konuda yapılmış önemli bir yayını tekrar hatırlatacağım...
Sultan Abdülhamid’in otuz küsur sene boyunca devletin idare merkezi olarak kullandığı Yıldız Sarayı’nın bir bölümü, hükümetin ve İstanbul Belediyesi’nin verdiği izinlerle 26 Eylül 1926’da kumarhane haline getirilmişti.
İşin arkasında İtalyan masonlarının liderlerinden Giuseppe Volpi ile İtalya’nın en büyük bankası ve Osmanlı borçlarının da alacaklılarından olan “Commerciale Italiana” vardı ama resmî girişimler Mario Serra adında bir İtalyan işadamı vasıtası ile yapılmıştı.
Çok meşhur bir dalgıcın dört oğlunun en küçüğü olan Serra’nın ailesi, yıldızı o senelerde parlamakta olan Faşist lider Benito Mussolini’ye oldukça yakın idi ve daha önceleri batık gemilerin enkazını çıkartma işinden büyük paralar kazanmışlardı. Commerciale Italiana’nın yanısıra başka bankaların da desteğini alan grup Mussolini’nin sayesinde İtalyan kumar sektörünün en güçlü mafyası hâline gelmiş ve Türkiye ile görüşmelere başlamıştı.
UÇAKLA KUMARBAZ TURU
Neticede, Yıldız Sarayı’nın bazı bölümleri kumarhane yapıldı ve Serra, zengin müşteri bulabilmek için yine İtalyan hükümetinin desteği ile alışılmadık bir usul denedi: Bol paralı kumarbazları o senelerde yeni yaygınlaşan yolcu uçakları ile İstanbul’a bedava taşıdı, yani Türkiye’nin ilk kumar turlarını başlattı! Brindizi’de ve Atina’da şanslarını deneyen kumarbazlar uçakla İstanbul’a getiriliyor, İstanbul’dan da Rodos’a götürülüyorlardı...
Serra, derken işi daha da büyüttü, Yıldız’da kumarhanenin yanında dans salonları, tenis kortları, binicilik sahaları ve golf klübü açmaya heveslendi, üstelik o tarihten on küsur sene önce yanmış olan enkaz halindeki Çırağan Sarayı’nı da otele dönüştürmeye çalıştı.
Ama hem Serra’nın, hem de İtalyan mafyasının bütün projeleri yarım kaldı, zira 1927 Eylül’ünde kumarhanenin kapısında yaşanan bir hadise herşeyin sonunu getirdi. Türkler’in kumarhaneye girmeleri kâğıt üzerinde yasak ama uygulamada serbestti ama içeriye alınmayan kumar meraklısı bir subay reddedilmeyi şeref meselesi yaptı, silâhını şakağına dayayıp tetiği çekti, oracıkta can verdi ve Ankara haberi alınca kumarhaneyi hemen kapattı!
ÇOK ÖNEMLİ BİR BAŞKA KİTAP!
Mario‘nun bankalara sekiz milyon liret borcu vardı, sözleşmeye uymadığı iddiası ile Türkiye’yi dava etti ama kaybetti, o günlerde İtalya’da da hakkında iki ayrı tutuklama kararı çıktı, İstanbul’dan kaçtı, İtalya’ya sahte kimlikle girmeye çalışırken yakalandı ve hapsedildi.
Devlet Arşivleri’nde Yıldız Kumarhanesi konusunda dünya kadar belge vardır ama bu konuda yapılmış olan tek çalışmayı tekrar hatırlatayım: “Al Casino con Mussolini”, yani “Mussolini ile Kumarhane”... İtalyan tarihçi ve felsefeci Riccardo Mandelli tarafından yazıldı, 2012’de Torino’da yayınlandı...
Dostum ve arkadaşım Mandelli’nin yine bizimle ilgili ve belki daha da önemli olan, 2011’de çıkarttığı bir diğer kitabı var: “L’ultimo Sultano. Come l’Impero Ottomano Mori a Sanremo”; Türkçesi ile “Son Sultan. Osmanlı İmparatoru Sanremo’da Nasıl Öldü?”...
Riccardo, kitabında hayata 1926’da Sanremo’da veda eden Sultan Vahideddin’in ölümü konusunda 80 küsur sene boyunca tasnif edilmeden kalmış olan belgeleri ilk defa kullanıyor, ilginç bir iddiada da bulunuyor son padişahın ölümünün pek olağan şekilde olmadığını yazıyor!
Şimdiye kadar bilmediğimiz bütün bu hadiseleri okuyup öğrenebilmemizin tek bir yolu var: Ciddî bir yayınevinin Riccardo’nun kitaplarını tercüme ettirip yayınlama işine el atması!