Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Mevlânâ’nın ismi kullanılarak yapılan ve “semâ” olduğu iddia edilen maskaralıklardan birkaç defa bahsetmiştim...

        Son bir-iki sene içerisinde gözüme çarpan bu maskaralıklardan birkaçını hatırlatayım:

        Ramazan münasebetiyle Atatürk Havalimanı’nda turistlere yönelik bir etkinlik yapıldı, programda Mevlevî semaına da yer verildi, semazenler bavul koşuşturması içerisindeki turistlerin arasına daldılar ve gazetelerin yazdığına göre elin garip turisti “Aman, ne güzel dans! Good, very very good! Wonderful” diye övgüler yağdırdı...

        “Gladyatör” filminin başrol oyuncusu olan ve Çanakkale filmi de çeken Avustralyalı aktör Russell Crowe, Kapalıçarşı’da kahve içip fal baktırdıktan sonra ayağında şort, üzerinde de atletimsi birşeyle beş asırlık Hocapaşa Hamamı’na götürüldü ve şerefine kurna başında semâ ettirildi!

        Bir Fransız şampanya markası, Esma Sultan Yalısı’nda tanıtım için davet verdi, organizasyonu yapan şirket ortaya pembelere bürünmüş, omuzu saçaklı ve şallı bir semazen çıkardı. Şişeler patlatılıp kadehler kaldırılırken semazen olduğu iddia edilen zilli ortada dönüp durdu, bazı anlı şanlı yazarlarımız da bu ayıbı huşû içerisinde göklere çıkardılar!

        Amerika’da faaliyet gösteren, Türk-Amerikan derneklerinden biri, Houston’da döner kebaplı ve dansözlü bir “Türk festivali” düzenledi. Başlarına sikke ile alâkası olmayan külâhlar geçirmiş iki kişi “semazen” niyetine davetlilerin ve “şeyh” pozuna girmiş bir başka külâhlının huzurunda fır fır döndürüldü, sonra sahneyi Tarkan’ın “Gülümse kaderine, yak bütün fotoğrafları” şarkısının nağmeleri arasında rakseden dansöze bıraktılar!

        SAATİ 600 LİRA İMİŞ!

        Lokantalarda, sosyetik davetlerde, sıradan toplantılarda, sünnetlerde, nişanlarda, düğünlerde, köftecilerde, hamamlarda, halıcılarda ve turisti öpmeye çalışan dükkânlarda hemen her Allah’ın günü yapılıp “semâ” olduğu iddia edilen maskaralıkları sıralamaya kalkacak olsam değil bu köşe, gazetenin bütün sayfaları bile birkaç gün boyunca az gelir.

        Geçen gün, Zaman’da Ünal Livaneli’nin bu konuda gayet ilginç, daha doğrusu semazen merakının artık nasıl vahim bir hal aldığını gösteren bir haberi vardı: Palyaço, sihirbaz, tahta bacak, hokkabaz, Noel Baba yahut fuar hostesi temin eden organizasyon firmaları, artık saati 600 liradan semazen kiralamaya da başlamışlar... Gidilecek yer şehir dışında ise ücrete yüzde elli ilâve yapılıyormuş; üstelik ellerinde sadece yetişkin değil, çocuk “semazenler” bile varmış!

        ARTIK ŞAŞIRMAMAK LÂZIM...

        Ünal Livaneli, haberinde bir organizasyon şirketinin verdiği ilândan alıntı da yapmıştı: “Düğün organizasyonlarında semazen gruplarımızla hizmetinizdeyiz. Semazen kiralama için bizi arayın. Organizasyonlarınızdaki semazen sayısını siz belirleyebilirsiniz. Kaç semazen isterseniz ona göre gönderebiliriz. Sema gösterilerini ister canlı tasavvuf grubuyla, isterseniz CD’den verilen ilahi müzik eşliğinde yapabiliyoruz”.

        Son senelerde “döner sermaye” seviyesine indirdiğimiz semâ, Mevlevî âyininin bir bölümüdür; âyin, adından da belli olduğu gibi mistik bir merasimdir, inanmayanların bile saygı göstermesi ve böyle ayağa düşürmemesi gerekir.

        Ama meselenin bir başka tarafı, “çağdaş” ve “sosyal” bir boyutu var: Bu maskaralıklara artık şaşırmamak gerekir; zira giyim-kuşam mağazasının açılışında bile açgözlülüğün ve görgüsüzlüğün getirdiği hoyratlıkla etrafa saldırıp ucuza don, gömlek, çizme vesaire kapabilmek için birbirini çiğner hâle gelmiş toplumda jigolo kiralar gibi semazen servisi yapılması artık sıradan bir faaliyettir!

        Diğer Yazılar