Göz var, iz'an var ama bilgi nanay!
İSTANBUL’un önde gelen müzayede şirketlerinden biri, üstelik öyle kendi kendine eskicilikten antikacılığa terfi edenlerden değil, senelerden buyana mezatlar yapan bir müessese...
Son kataloglarında bir cep saati vardı. 19. yüzyılın önde gelen bir saat ve mücevher ustasının Sultan Abdülâziz için özel olarak imal ettiğini söyledikleri, kapağı on karat elmasla süslü ve içerisinde de güya padişahın “portresinin” bulunduğu som altından bir saat...
Fiyatı mı?
Saat katalogda uzun uzun medhediliyor, tanıtım metninin yanında hem Sultan Abdülâziz’in, hem saatin, hem de saatin içerisindeki “padişah portresinin” fotoğrafları yeralıyordu ve saatin resmi kapağa da konmuştu. Verilen bilgilerin doğruluğuna kaynak olarak da aynı objenin 1998 Nisan’ında İsviçre’de yine mezata çıktığı bilgisi ve o mezat kataloğunun okunması mümkün olmayan pul kadar bir görüntüsü vardı...
ALANA HAYIRLI OLSUN!
Ama o da ne? Saatin içerisinde bulunan ve Sultan Abdülâziz’in “portresi” olduğu iddia edilen fotoğraf Sultan Abdülâziz’in değildi, 1830 ile 1895 arasında yaşayan ve Süveyş Kanalı’nı inşa ettiren Mısır Hıdivi İsmail Paşa’ya aitti! Abdülâziz ile İsmail Paşa’nın fotoğraflarına sadece bir anlığına bile bakıldığı takdirde, resimdekilerin iki ayrı kişi olduğu hemen farkedilirdi. Dolayısı ile “Osmanlı Hanedanı için yapılması itibariyle sanat değeri yüksek, kolleksiyonluk bir eserdir” denen saatin Osmanlılar yahut İstanbul sarayı ile alâkası yoktu, Mısır Hıdivi’nin idi ve üstteki kulpta yeralan taç da zaten Mısır hanedanının sık kullandığı bir semboldü.
Merak ettim, Antiquorum’un Cenevre’de 18 Nisan 1998’de yaptığı mezatın kataloğunu buldum. Saat katalogda 99 numarada yeralıyordu ama İsviçreliler saatin Sultan Abdülâziz’e ait olduğunu iddia etmiyor, sadece “Müslüman pazarı için yapılmış olduğunu” söylüyorlardı. Ama, saatin içerisinde fotoğrafı bulunan İsmail Paşa’yı onlar da Sultan Abdülâziz zannetmişlerdi, Abdülâziz zamanının Türkiye’si hakkında bilgi veriyorlar ancak “Saat, padişah için imal edilmiştir” demiyorlardı.
Ne diyeyim? Talibi çıkıp da aldı ise hayırlı olsun, İsmail Paşa’nın saatini Sultan Abdülâziz niyetine güle güle kullansın!
UZMANLAR NE İŞ YAPARLAR?
İşin şakası bir tarafa, Mısır Hıdivi’ne ait bir objenin “padişahın özel eşyası” diye müzayedeye konması öyle komik falan değil, vahim bir hatadır.
Antika müzayedesi yapan bu gibi kuruluşların danışmanları neye yararlar? Padişah ile Mısır’ın vâlisini birbirinden ayıramayacak derecedeki bilgi seviyeleri ile ekspertizliğe nasıl soyunurlar? Haydi, İsviçre’deki elin gâvuru attığı bütün havaya rağmen İsmail Paşa’yı Sultan Abdülâziz zannedecek derecede cahil diyelim, ya bizdekiler? Zamanımızın antika uzmanları mesleklerine artık kendi memleketlerinin önemli şahıslarını tanımayacak kadar uzak mı düştüler? Böyle bir hata ileriki aşamalarda, meselâ Kültür Bakanlığı’nın her müzayede öncesinde katalogları inceleyen uzmanları tarafından nasıl olur da farkedilmez?
Bizde gittikçe sık yapılır hâle gelen eski eser müzayedelerinde aynı şekilde büyük yanlışlara düşülmekte, özellikle de hat alanında akıl almayacak işler edilmektedir. Meselâ siyah zemin üzerine kalıpla çıkartılmış yazılar “Hat sanatımızın büyük üstâdının şâheseri” diye tanıtılıp müşteri bulmakta, taklit olduğunu bas bas haykıran levhalar ibadullah satılmakta, önemli hattatlara mâledilen ama imzasız olan sıradan yazılar kapış kapış gitmektedir...
Demek ki millette para bol; üstelik alan da, satan da razı; dolayısiyle “Bana ne?” deyip susmam lâzım ama satışa konan eserlerin hatırı ve hatırası yüzünden bir türlü susamıyorum!