Bir başka memleket turizmini terör belâsından bakın nasıl kurtarmıştı
Bu yazıya başladığım sırada Sultanahmet’teki toplu cinayetin üzerinden birkaç saat geçmiş ve o tamamı yabancı on kişinin hayatını kaybettiği açıklanmıştı.
Hadisenin turizmimizi nasıl etkileyeceği, daha doğrusu ne şekilde berbad edeceğini söylemeye hiç gerek yok... Gelen ilk açıklamalara bakılırsa İstanbul’daki birçok turist tatillerini yarıda keserek önceden dönüş bileti arayışına girmişler ve patlama öğrenilir öğrenilmez rezervasyon iptalleri gelmeye başlamış...
Turizm sektörü şimdi haklı olarak telâşlanacak, gelirin düşmesini önlemek için çareler düşünülecek ve devlet birşeyler yapmaya çalışacak...
Gerçi henüz kıştayız, asıl turizm mevsiminin gelmesine daha zaman var ama sektörün saldırıdan etkilenmemesi için alınacak tedbirlerin belirlenmesine şimdiden çalışılacak.
Bundan 18 sene önce bir başka memleketin, Mısır’ın, uğradığı benzer bir saldırı sebebi ile bozulan görüntüsünü nasıl ayağa kaldırdığını hatırlatayım:
MERMİ, BOMBA VE 66 ÖLÜ
Mısır, 1997’nin 17 Kasım günü tarihinin en büyük terör hadiselerinden birine sahne oldu, aşırı bir İslamî grubun mensupları güneydeki Lüksor şehrinin yakınlarında bulunan Kraliçe Haçepsut Tapınağı’nı ziyaret eden kalabalık bir turist grubunun üzerine makineli tüfeklerle ateş açıp el bombaları attılar ve saldırıda 66 turist can verdi.
Baskın, o senelerde döviz gelirinin neredeyse dörtte üçünü turizmden elde eden Mısır’ın turizmini yerlere serdi! Bütün rezervasyonlar iptal edildi, Kahire’nin yanıbaşındaki piramitler beldesi Giza’da, güneydeki Kral ve Kraliçeler Vadisi’nde ve diğer tarihî mekânlarda tek bir turist bile kalmadı.
Turizmin tepetaklak olmasıyla beraber, Mısır’ın ekonomisi de sallanmaya başladı.
Hükümet silkindi, şaşkınlığı birkaç haftada atlattı ve hemen turizmi kurtarmanın yollarını aramaya başladı. Mısır’ın kana bulanan görüntüsünü temizlemesi için İngiltere’nin önde gelen bir tanıtım şirketi ile anlaşma yapıldı; “Derdinizi hallederiz ama bürokratlarınız işimize karışmayacaklar” diyen şirketin bütün şartlarını kabul etti ve komisyon, masraf, yüzde, vesaire ödemekten de hiç çekinmedi.
RAMSES YİNE KURTARICI OLDU
Şirket, Mısır için geniş mi geniş bir proje hazırladı: Ülkenin İslamî kimliği Lüksor baskınından sonra terörle eşdeğer hale geldiği için bu kimliğin bir tarafa bırakılıp firavunlar zamanının öne çıkartılmasına karar verildi ve kitaptan sinema filmine, çizgi romandan dünyanın dört bir tarafında açılacak sergilere uzanan bir kampanya başladı. Öncelikle eski Mısır ile Firavun İkinci Ramses hakkında kitaplar yazmış olan Fransız yazar Cristian Jacq’ın eserleri birkaç dile birden tercüme ettirildi, sonra Avrupa ile Amerika firavunlar dönemini gösteren afişlerle donatıldı, büyük şehirlerde eski Mısır sergileri açıldı, yabancı yapım şirketlerine peşpeşe Mısır belgeselleri sipariş edildi, bir hayli para dökülüp kanallar kiralandı ve belgeseller dünya TV’lerinde yayınlatıldı.
90’lı senelerin sonuna doğru Cristian Jacq’ın bizde de listebaşı olan “Katledilen Piramit”, “Işığın Oğlu”, “Milyonlarca Yılın Tapınağı”, “Batı Akasyasının Altında”, “Kadeş Savaşı” yahut “Ebu Simbel’in Kraliçesi” gibi kitapları hep bu propagandanın parçası idi...
Kampanya bir buçuk sene içerisinde Mısır’ın yokolmak üzere olan turizmini ayağa kaldırdı, 1997 Kasım’ındaki baskını unutturdu ve turizm baskın öncesinden de parlak hâle geldi. Firavunların tapınakları yine ziyaretçilerle doldu ve Kızıldeniz sahillerinde tatil yapabilmek için aylar öncesinden rezervasyon şart oldu...
Mısır’ı üç bin küsur sene önce devrinin en kuvvetli ve en zengin ülkesi yapan İkinci Ramses, bu defa hatırası ile memleketinin turizmini kurtarmıştı!
Türk turizminin başına inşaallah Mısır’ın 1997’de uğradığı çöküntünün benzeri bir haller gelmez ama Mısır Hükümeti ile İngiliz tanıtım şirketi arasında varılan ve gayet iyi netice veren anlaşma sadece uğrayacağımız zararın azalması için değil, sektörün daha da kalkındırılması için mükemmel bir örnektir.