Türk büyüğü Geronimo
TELEVİZYONUN karşısına geçip de bir kanaldan ötekine atlamak, vakit öldürmek için birşeyler bulmaya çalışmak hiç âdetim değildir ama geçen akşam lodosun getirdiği nezleye, aksırığa ve öksürüğe giriftar olup üstüne üstlük bir türlü de uyku tutmayınca, belki senelerden buyana ilk defa kanal kanal dolaştım...
Aynı anda ne muazzam ve muhteşem programlar vardı Yarabbi! Konuşmaya çalışan ama yeni yaptırdığı porselen dişleri ağızlarına sığmadığı için sadece tıslayan ve ne kadar uğraşırsa uğraşsın bir türlü nâzenin olamayacak bir-iki dilberin “sosyete mensubu” diye takdim edilmesini mi istersiniz, hayalî kahramanlar ve hainler yaratıp bunları “tarih” diye ortaya sürenleri mi ararsınız; yoksa cin, hortlak, büyü vesaire cinsinden saçmalıkları bu işin “uzmanı” oldukları iddiasındaki zevât ile güya tartışanları mı...
Ortalığa böyle efsane, palavra, muamma ve ucuz ezoterizm kırıntılarının saçıldığını görünce bu işe meraklı yapımcılara bir ilham vereyim ve dışarıda, özellikle de Amerika’da gayet iyi ama bizde neredeyse hiç bilinmeyen bir hikâyeyi hatırlatayım dedim: Büyük Şef Geronimo’nun öyküsünü ve kafatası ile kemiklerinin muammasını!
TURİSTİK OBJE OLDU
Kızılderili tarihinin en önemli isimlerinden olan Geronimo,1829’da, bugünün Arizona’sında doğdu. Apaçiler’in Çirikahua kabilesine mensuptu, asıl adı Goyatlay idi ve “Esneyen Adam” demekti.
1858’de annesi, karısı ve çocukları Apaçiler’i topraklarından sürmek isteyen Meksikalı askerlerin kurşunlarıyla gözlerinin önünde can verince önce Meksikalılar, sonra onların yerini alan Amerikalılar ile mücadeleye girişti. Savaşçılarıyla beraber askerlere senelerce saldırıp büyük zararlar verdi ve her defasında ellerinden kurtuldu.
Mücadelesi 30 seneye yakın devam etti ve 1886 Mart’ında General George Crook tarafından esir edildi, iki gün sonra kaçmayı başardı, saldırılara tekrar başladı ama o senenin Eylül’ünde yeniden yakalandı, kabilesiyle beraber önce Florida’ya, oradan Alabama’ya ve nihayet Oklahoma’ya nakledildi. İleri yaşına rağmen tekrar evlenip çoluk-çocuğa karıştı, üstelik atalarının tabiat güçlerine dayanan eski dinini terkedip Hristiyan oldu ve zamanla turistik obje haline geldi. Fuarlarda ziyaretçilerle beraber resim çektiriyor, geçimini fotoğraflarını ve ailesiyle beraber yaptığı elişlerini satarak kazanıyordu.
Hayata 1909’da veda ettiğinde 80 yaşındaydı. Yaşadığı çiftliğin hemen dışındaki mezarlığa defnedildi ama 1918’de mezarı açıldı ve kafatasıyla kemikleri çalındı!
Asıl hikâye işte bu soygunun ardından başladı: Söylentilere göre mezarı açıp kemikleri yürütenler Yale Üniversitesi’nin eski asırların gizli doktrinlerine dayandığı söylenen ve bir çeşit masonik teşkilât gibi faaliyet gösteren “Skull and Bones”, yani “Kurukafa ve Kemikler” adlı öğrenci klübü idi. 1932’de kurulan klübün üyeleri denilenlere bakılırsa Amerikan politikasının her zaman önde gelen isimleri olmuşlar ve sadece Amerika’yı değil, dünyayı da parmaklarında oynatmışlardı!
BUNDAN İYİ KONU MU VAR?
Ve, meselenin can alıcı noktası: Geronimo’nun mezarını açıp kemiklerini çalan öğrencilerin lideri, iki başkan çıkartan Bush ailesinin büyüğü, yani “baba” Bush’un pederi, “oğul” Bush’un da dedesi Prescott Sheldon Bush idi! “Dede” Bush, Yale’den 1917’de mezun olurken klübe unutulmayacak bir hediye vermek istemiş, Geronimo’nun mezarını açıp kemiklerini ve mezara Geronimo ile beraber gömülmüş olan bazı eşyalarını yürütüp klübün New Haven’deki “Mezar” denen merkezine taşımış ama kemiklerden birkaçını kendisine saklamıştı ve bunlar şu anda Bush ailesinin elindeydi!
İşte sır, bilinmezlik ve muamma arayan TV programları için mükemmel bir konu!
“Kızılderili” dediğimiz millet zaten Amerika’ya bundan binlerce sene önce Bering Boğazı yoluyla gitmiş olan Türkler değil mi? Dolayısı ile Geronimo da bir Türk büyüğüdür ve kayıp kafatası ile kemiklerini bulmak bizler için hem millî bir vazife, hem de reyting kaynağıdır!