Terör de, kan da, kurban da var ama hani yeni bildiri?
Özledik, hakikaten pek çok özledik, gözümüzde tütüyor, hasreti içimizi titretiyor...
Neyi mi? Bildiriyi, yeni bir bildiriyi...
Baksanıza, haftalardan buyana ortada bildiri mildiri yok! “Aydın”, “akademisyen”, “entel”, “marjinal”, “dost”, “düşman”, “yerli”, “yabancı”, “barışsever”, “ithal malı hoca” vesaire cinsinden uçuklukta sınır tanımayan kim varsa hemen hepsinin imzalayabilmek için birbirini çiğnercesine yarıştığı yeni bir bildiriye hasret kaldık...
Bir bildiri kaleme alıp imzaya açmak için bundan daha mükemmel ortam ve fırsat mı olur? Saldırı desen var, Kızılay’da, Beyoğlu’nda ardarda bombalar patlıyor; kan oluk oluk akıyor, kurban ise ibadullah!
Böyle bir kan, gözyaşı ve tedirginlik ortamının sizler için nesi eksik? Neden bildiri yayınlamıyorsunuz beyler? Son saldırıların halkı ve devleti mazlum konumuna getirmiş olması, evinden işine yahut okuluna gidenlerin, günlük koşuşturma için Kızılay’a çıkanların veya şöyle bir nefes alabilmek için Beyoğlu’na uzananların ve hattâ birkaç masum turistin canlarından olmaları bildiri şartları için uygun değil mi? Kınamanız için mutlaka rejime karşı silâh çekmiş olanların tepelerine binilmesi mi lâzım?
Son yayınladıkları metinde “Bu suça ortak olmayacağız!” başlığını atanlar Ankara’da ve İstanbul’da olup bitenleri “suç” görmedikleri ve belki de “hak” kabul ettikleri için şimdi sessiz sadâsız duruyorlar! “Hayat hakkı” ve “can” kavramları ile “hak ve özgürlükler”in bildiricilerin gözünde sadece tek, yani mâlûm taraf için geçerli olduğuna, diğer tarafın can-man taşımadığına, hiçbir haklarının bulunmadığına inandıklarını söyleyeceğim ama isimlerinin başında upuzun akademik unvanlar olan zevâtı böyle tek taraflı ve bu kadar andavallı kabul etmek bana zor geliyor!
ESER VERMEYE Mİ BAŞLADINIZ?
Daha önceleri bildiri imzalamak için koşuşturan beyefendilere ve hanımefendilere tekrar sorayım: Ne oldu? Mübarek sesiniz neden çıkmıyor? Ankara’da ve İstanbul’da patlayan bombaların “suç” değil “hak” olduğuna inandığınız için mi “Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!” diyemiyorsunuz? Bundan iki ay önce yayınladığınız bildirinizde geçen “...sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, Meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz” şeklindeki ifadeleriniz mesele masumların canları ve kanları olunca boş ve gereksiz sözler yığını hâlini mi alıyor?
“Akademisyenler Bildirisi” dedikleri metin yayınlandığında “Eseri olmayan akademisyen sadece bildiri kaleme alır!” demiştim...
Şimdi “Bildirici zevât akademik hayatları boyunca ilk defa da olsa ilim yapmaya mı başladı da artık bildiri yazıp imzalamaya vakit bulamıyor, yoksa masumların canını alanlara karşı çıkma cesaretini mi gösteremiyor?” diye meraktayım...
NEFRETİN BU KADARINA PES!
Gazetelerde okudum: “AK Parti Eyüp Tanıtım ve Medya Birim Başkanı” unvanını taşıyan bir hatun Beyoğlu’ndaki terörden sonra bir tweet atmış, bombaya hedef olan İsrailli turistler hakkında bozuk düzen bir Türkçe ile “Beter olsun, İsrail vatandaşları keşke yaralanmayıp hepsi ölseydi” demiş ve partisinden haklı olarak ihraç edilmek üzere imiş...
Bu utanç verici tweet’in kabahatlisi sadece yazıp gönderen hatun değil, onun ve daha nice gençlerin kafalarını nefret ile dolduran ve mukabilinde “üstad” havalarında dolaşan menfaat düşkünleridir!
Tarihi sadece “geçmişe övgü” ve “maziyi yüceltme” olarak görür, “Biz öylesine âdil bir imparatorluk kurmuştuk ki, asırlar boyunca her dinden insanın sığınağı olduk” der ama alâka çekip üstad kisvesine bürünebilmek ve üç kuruş daha fazla kazanabilmek uğruna “Şu herifin aslı Yahudidir, filânca Ermeni, falanca da Rumdur, bunların hepsi düşmandır” diye uydurup milletin beynini yıkarsanız netice işte böyle olur; dinine bağlı görünenlere bile “Keşke hepsi ölseydi” dedirtip günahın daniskasını işletirsiniz!
Devlete silâh çekenlere arka çıkıp mazlumların katledilmesine ses çıkartmayan bildirici zihniyet ile “Keşke yaralanmayıp hepsi ölseydi” demek arasında utanmazlık bakımından hiç fark yoktur!