Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yoğunluğu hiçbir şekilde azalmayan gündemimizi bir anlığına bir tarafa bırakıp uzaklara, İngiltere’ye gidelim...

        İngiltere’de günlerden buyana bir “baba” tartışmasıdır gidiyor: Memleketin en yüksek dinî otoritesi olan Canterbury Başpiskoposu’ndan İngilizler’in 20. asırda yetiştirdikleri en güçlü politikacı Winston Churchill’e kadar uzanan bir tartışma...

        1509’da tahta geçtikten sonra ardarda aldığı altı kadından ikisinin kafasını kestiren Kral Sekizinci Henri’nin İngiliz Kilisesi’ni Vatikan’dan ayırıp kendine bağlamasından buyana, İngiltere’nin kralı yahut kraliçesi, bazı kısa dönemler dışında kilisenin ruhanî lideri olmuşlardır. Ama bu vazifeyi bizzat yerine getirmezler ve İngiltere’deki başpiskoposlukların dinî kıdem bakımından ilk sırasında bulunan Canterbury Başpiskoposu, ülkenin fiilen ruhanî lideridir.

        İngiltere, günlerdir şu andaki Canterbury Başpiskoposu Justin Welby’nin “gerçek babasını” tartışıyor, daha doğrusu “gerçek baba”nın yeni yapılan bir DNA testi ile ortaya çıkmasının şaşkınlığını yaşıyor...

        DNA testinin sonuçları bakın nerelere kadar uzanmış:

        BAŞBAKANLIK OFİSİNDE AŞK!

        Altmış yaşındaki başpiskoposun annesi Jane Gillian Portal, 1949’da zamanın başbakanı Winston Churchill’in sekreteri olmuş ve 1955’te Gawin Welby ile evlenip birkaç ay sonra oğlu Justin’i dünyaya getirince işinden ayrılmış, kısa bir müddet sonra kocasından da boşanmış ve çocuğunu büyütmüştü.

        Aradan uzun seneler geçti, Jane Gillian’ın oğlu Justin 2013’te Canterbury Başpiskoposluğu’na yükseldi, yani İngiltere’nin en yüksek dinî makamına geçti ama ortalığı asıl babasının Churchill’in şahsî asistanı ve yakın dostu Sir Anthony Montague Browne olduğu yolunda dedikodular sardı...

        Dedikoduların bitmek bilmemesi Justin Welby’yi hem ziyadesi ile rahatsız etmiş hem de içine şüphe düşürmüş olacak ki, geçen ay DNA testi yapılmasına izin verdi. Başpiskoposun yanağının iç kısmından tükürük örneği aldılar, örneği 2013’te ölen Sir Anthony’den kalan ve içerisinde DNA’nın bulunduğu örnekle eşleştirdiler ve kaddasetlû başpiskoposun Churchill’in asistanı Sir Anthony’nin özbeöz oğlu olduğu ortaya çıktı! Genç sekreter Jane ile Sir Anthony, Churchill’in başbakanlığının son günlerinde işi pişirmişlerdi!

        Netice, İngiltere’nin yanısıra en başta Başpiskopos Welby’yi şaşırttı ama adamcağız altmışından sonra başına gelen bu tuhaflık karşısında ne yapacak? İddiaların gerçek bir sonuca bağlanmış olması üzerine başpiskoposa yakışan bir ifade kullanıp “Felâha erdiğini” söyledi ama annesinin “son derece cesur bir hanım olduğunu” ifade etmeyi de unutmadı...

        YANLIŞ ANLAŞILMASIN AMA...

        Canterbury Başpiskoposu’nu pek belli etmemesine rağmen mutlaka derinden sarsmış olan bu hadisenin benzerleri Avrupa’da asırlardan buyana yaşanmış, birçoğu örtbas edilip doğan çocuklara “resmî” babalar bulunmuş ama gün olmuş çocukların gayrımeşru olduğu hiç gizlenmemiş, hattâ bir kısmına özellikle de Fransa’da “Majeste Kral Hazretleri’nin Piçi”, annelerine de “Majestelerinin Metresi” unvânı bile verilmiştir...

        Dikkat ederseniz, bu gibi hadiselerin bizde pek mevcut bulunmadığını görürsünüz. Gayrımeşruluk iddiaları gerçi tek-tük de olsa tabii ki ortaya atılmıştır ama böyle skandallara devletin üst düzeyinde pek rastlanmamıştır.

        Sebep ise aklımızın bir tarafta olmaması yahut eşsiz sadakatimiz falan değil, toplumda asırlarca devam eden çokeşlilik, cariye ve harem sistemidir. Türk toplumunda çokeşlilik oranı maddî sebepler yüzünden gerçi pek yüksek değildir ama cariye müessesesi ile harem sistemi toplumun üst kesimlerinde mevcut olmuş ve sistem doğan hemen her çocuğu meşru kabul etmiştir.

        Birilerinin bu yazdıklarımı okuyup tersinden anlayarak “Çokeşliliği övüyor, cariyeliğin geri gelmesini özlüyor” yahut “Haremi savunuyor” gibisinden mânâlar çıkartacaklarından adım kadar eminim ama haremin geçmişte sağladığı büyük bir faydayı da hatırlatmam gerekiyor:

        Şark toplumlarında frengiyi önleyen en büyük süpap, haremdir! Batı toplumu başta hanedanları olmak üzere frengiden kırılırken bu illetin bizde ve diğer şark milletlerinde çok az seviyede kalmasının sebeplerinden biri de haremdir!

        Diğer Yazılar