Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye gerçi kalkınıyor, güçleniyor, ağırlığı ve önemi gün geçtikçe artıyor ama bazı alanlarda, meselâ yerli silâh, yüzde yüz yerli motor ve yerli uçak gibi ileri teknolojide hâlâ kendi kendimize yeter halde değiliz ve noksanlarımızı tamamlamamız ciddî şekilde çalıştığımız takdirde daha uzun senelerimizi alacak...

        İlk bakışta bu noksanlarımız kadar önemli görünmese bile geleceğimiz ve güvenliğimiz bakımından belki daha da mühim ve öncelikle halletmemiz gereken bir başka mesele var: Öğrenci yurdu açığının kapatılması, yani devlete ait yurtların kapasitesinin öğrenci sayısının bir hayli altında kalmasına ve yer ihtiyacının karşılanamamasına çare bulunması...

        Dikkat ederseniz, sadece 15 Temmuz’daki mel’un girişimi düzenleyen örgütün değil; devlete, rejime ve sisteme karşı olan bütün cemaatler ile grupların geniş çaplı ilk faaliyet alanlarının öğrenci yurtları olduğunu ve kanca atılanların çoğunu büyük şehirlere üniversite sınavlarını kazandıktan sonra gelmiş Anadolulu gençlerin teşkil ettiğini farkedersiniz...

        Daha orta eğitim senelerinde cemaatlerin saflarına çekilmiş ve çalıntı sorular sayesinde üniversiteye yerleştirilmiş olan gençleri bir tarafa bırakalım... Cemaat yahut örgüt mensuplarının askerî öğrenciler dışında neredeyse tamamı, büyük şehirlere geldiklerinde devlet yurtlarında yer bulamadıkları için özel yurtlarda veya evlerde kalmak zorunda olan öğrencilerdir ve devşirme faaliyetinin ilk merkezi hep bu mekânlardır.

        GENCİN BAŞKA ÇARESİ YOK Kİ!

        Öğrenci çalışmış, uğraşmış, didinmiş, üniversite sınavını kazanıp büyük şehre gelmiştir, artık senelerce şehirde yaşayacaktır ama kalacağı yeri yoktur! Zaten memur, işçi yahut çiftçi çocuğudur; ev kiralamaya maddî imkânı bulunmamaktadır. Üniversiteye koydolmak için ilk gittiğinde hemen yanında biter, “Kalacak yerin yoksa bizim evlerimiz de yurdumuz da var, zaten okuluna da yakın, oralarda rahatça yaşayabilirsin” denir ve çaresiz genç hemen kabul eder...

        Herşey, işte bu kabul ile başlar... Risaleler vesaireler okutmalar, bitmeyen sohbetler, propagandalar, mükemmel bir beyin yıkama faaliyeti, yaz aylarında kampa götürülüşler ve birkaç senenin nihayetinde mükemmelen yetiştirilmiş bir “mensup”, “şakirt” yahut her neyse, iş artık tamamdır!

        Bu şekilde devşirme faaliyetlerinin yapılamadığı yurtlar ise, devlete ait olanlardır. Devlet yurtlarında her türlü ideolojiden öğenci kalmaktadır, 12 Eylül öncesindeki gibi artık tek bir ideolojinin hâkimiyeti yoktur ve hiçbir cemaat yurdun tamamında söz sahibi değildir.

        DEĞİŞEN BİRŞEY OLMAZ

        Sözünü ettiğim devşirme işini senelerden buyana bütün cemaatler yapıyor. Gençlik senelerinde bu evlerde veya yurtlarda yetiştirildiken sonra 15 Temmuz’daki kalkışmada görev almış olanların mensubu bulundukları örgütün yanısıra muhafazakârından lâikine, sağcısından solcusuna kadar bütün cemaatler...

        Zira, devlet üniversite üstüne üniversite açıyor, her yerde fakülteler kuruyor ama bu okullara giden öğrencinin kalabileceği yeter sayıda yurt yok! Yüksek öğretim politikasının temelini artık üniversitenin kalitesinin değil sayısının teşkil etmesi ve hem kalitenin hem de yurt meselesinin gözardı edilmesi yüzünden, artık işte bu noktadayız!

        15 Temmuz’dan sonra yüzlerce öğrenci yurdu kapatıldı, sadece İstanbul’un Üsküdar semtinde kapatılan yurtların adedi de yetmişe yakın...

        Ama meselenin daha tuhaf bir tarafı var: Üsküdar’da Yurtlar Kurumu’nun, yani devletin tek bir yurdu yok!

        Devlet öğrencilere kalacak yer temin etmediği ve el konan yurtları da kapatmak yerine bizzat işletmediği takdirde devşirme faaliyetlerinde hiçbir değişiklik olmayacak ve ne yapılırsa yapılsın, hangi tedbir alınırsa alınsın, hepsi boşa çıkacaktır!

        Diğer Yazılar