Musul işinin tek şahidi çok şükür hayatta ama kimse gidip bir şey sormuyor!
Irak'taki harekât devam ederken Türkiye’nin Musul petrollerinde bir zamanlar vârolan hissesi de gündeme geliyor ve her aklına gelen birşeyler söylüyor...
Amerikalı profesör bilmemkim “Türkiye’nin Musul işinden milyonlarca sterlin alacağı var” demiş, gazeteci filânca “Adamlar vaktiyle bizi dolandırmıştı, hakkımızı isteyelim” buyurmuş, sabık politikacılardan biri “Musul’un sadece petrolünün değil, tamamının bizim olduğunu” söylemiş...
Ve daha neler neler, ne fikirler!
“İnsan âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar” diyen şâirin söylediği gibi hayâl ve ümid her zaman heyecan verir, milleti hevese sevkeder ama meseleyi siyasî, özellikle de uluslararası alana taşıdığınızda iddialarınızın hukukî temelini iyi bilip meseleye hâkim olmanız şartı ile... Zira eliniz ve delilleriniz zayıf, talepleriniz mesnedsiz, üstelik sadece söylentiler ile temennilerden ibaret ve bir de abartılı olduğu takdirde ciddiye alınıp birşeyler elde etme şansınız yok gibidir.
Türkiye’nin Musul petrollerindeki hissesi konusunda şimdi işte böyle yapılıyor! Her kafadan bir ses çıkıyor, ciddî ve belgelere dayanan araştırmalar yapmaya zahmet ve tenezzül etmeden sadece konuşuluyor ve ortaya atılan iddiaların doğru olup olmadığı düşünülmeden dört bir taraftan “Haydi, ya Allah!” sadâları yükseliyor!
99 YAŞINDA VE ÇALIŞIYOR!
Musul petrollerinde hâlâ hissemizin vârolup olmadığı konusunda şimdi arşivler dışında müracaat edilecek tek bir uzman vardır: Senelerce bürokrasinin içerisinde ve en tepesinde bulunmuş, milletvekilliği ve bakanlık etmiş, sonra köşesine çekilmiş ama çalışmaktan hiçbir zaman vazgeçmemiş, ardarda kitaplar çıkartmış, birkaç lisana hâkim ciddî bir entellektüel, Cahit Kayra...
Allah ömür versin, Cahit Bey bugün 99 yaşında ve hâlâ ardarda kitaplar çıkartıyor...
Daha önce de yazmıştım: “Musul meselesinin aslını ona sormak lâzım” dememin sebebi, Cahit Bey’in Musul petrolleri, daha doğrusu Musul’dan alacağımız konusunda Bağdat’da 1950’lerde yapılan toplantılara katılan son görüşmeci olması...
İngiltere ile Ankara’da 5 Haziran 1926’da imzaladığımız anlaşmanın 14. maddesi uyarınca Musul’un petrol gelirinden 25 yıl boyunca yüzde 10 hisse alacaktık. Irak ile bağımsızlığını elde etmesinin ardından 8 Aralık 1936’da yeni bir anlaşma yapmış ve 1926 anlaşmasının devamını kararlaştırmıştık. Bağdat ödemeleri aksatmamıştı ama Türkiye sürenin dolmasından sonra, 1952’de Musul gelirinin iki katına çıkmış olmasına rağmen o zamanın parası ile 100 milyon liralık alacağının kaldığını farketmiş ve genç bir maliye memuru olan Cahit Kayra, Irak’tan bu parayı istemesi için Bağdat’a gönderilmişti...
ONLAR BİZDEN BETERMİŞ
Cahit Bey yola çıkmadan önce Musul petrolleri konusunda Dışişleri’nin arşivinde bulunan dosyayı incelemek istemiş ama bakanlığın büyükleri “Bizde öyle bir dosya yok!” demişler ve Resmî Gazete’de yayınlanmış bir protokolden başka bir şey bulamamışlardı...
Neyse ki, Bağdat’taki arşivler bizden beter halde idi ve Iraklılar’ın protokolden bile haberleri yoktu ve görüşmeler bizim Resmî Gazete’de yayınlanmış olan metin üzerinden yapılmıştı...
Netice mi? Iraklılar “50 milyon verelim” demişler, Türkiye 100 milyonu almakta ısrar etmiş, görüşmeler devam edip gitmiş, derken 1958’de Irak’ta kanlı bir ihtilâl patlamış, Türkiye alacağından vazgeçmiş ve Cahit Bey’in ifadesi ile “herkes rahat etmişti”. 1932 protokolünün dosyaları bütün bunların ardından Dışişleri Arşivi’nde ortaya çıkmış ama rafa kaldırılmıştı...
“Türkiye’nin Musul petrollerindeki hissesi” meselesinin aslı bundan ibarettir ama altmış küsur sene önceki son görüşmeciye kimseler gidip bir şey sormuyor ve “Petrollerde hissemiz vardır, aslında tamamı bize aittir” deyip duruyoruz...