Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Müneccim değilim; hâşâ, öyle kerametim falan da yok ama günler öncesinden “Olacak!” dediklerimin hepsi çıktı!

        Bülbüller, yani Ramazan bülbülleri hemen her gazetede ve televizyonda arz-ı endâm edip şakır şakır şakıyor, orucun nasıl tutulacağını, iftarda ne yenip ne içilmesi gerektiğini, sahur menüsünü, vesaireyi uzun uzun anlatıyorlar...

        Söylediklerine arada bir kulak veriyorum ve açık söyleyeyim, üstadlardan bazılarını hayli kıskanıyorum! Engin bilgilerini ve sahip oldukları derin ilimlerini değil, konuyu bu kadar uzatabilmelerini, meseleyi hiç duraksamadan alâkasız bahislere getirme yeteneklerini ve bir kelimeyi şerh eder gibi görünüp nefes almadan dakikalar süren ama dişe dokunur tek bir söz etmeme maharetlerini...

        Bunca senedir ara vermeden yazıp durmama rağmen sayfa ve vakit doldurabilmek maksadıyla herhangi bir bahsi bu kadar uzatabilme beceresini bir türlü gösteremedim ya, işte ona yanıyorum!

        ORUÇ VE SPOTIFY MODASI

        Ekran bülbüllerini benim gibi kıskanmaları gereken başkaları da var: Diplomatlar...

        Hani iyi diplomat olabilmek için dakikalarca konuşmak yahut sayfalar dolusu yazmak ama işe yarar birşey söylememek, tek kelime bile etmemek gerekir derler ya; oruç, iftar ve sahur allâmeleri bu işi diplomatın en ustasına bile parmak ısırtacak maharetle yapıyorlar! Orucun faziletlerinden irade konusuna, iradeden sadakaya, sadakadan âyetlere, âyetlerden Mesnevî’ye, Mesnevî’den ilâhî aşka, aşktan SMS mesajlarına, mesajlardan dijital teknolojiye, teknolojiden Jüpiter’e gönderilen uzay araçlarına, uzaydan hayatın kaynağına, hayatın kaynağından DNA meselesine, DNA’dan kudret bahsine, kudretten de tamamen alâkasız ve bambaşka bir konuya, meselâ Spotify modasına yahut duvar kâğıdının rengine uzanıverin, işte mükemmel bir oruç ve iftar şerhi...

        Birbirinden bu derece alâkasız bahislere geçmeyi en baba hariciyeci bile beceremeyeceği için diplomatlarımızın ekran allâmelerini sadece kıskanmaları değil, dakikalar süren boş lâf etme işinde onlardan birşeyler öğrenebilmeye çalışmaları gerekir!

        Romancılarımızın da öyle...

        Ekrana çıkanlar arasında ciddî sözler söyleyeni, işe yarar bilgiler verip dinleyeni aydınlatanı yok mu? Tabii ki var ama bunlar sadece bir-iki kişiden ibaret, dinî bahisleri mükemmelen bilenler ise ekranlara zaten çıkmıyorlar. Meydan maalesef işte sadece böyle lâf eden allâmelere kalıyor; ideolojileri doğrultusunda yepyeni dinî kurallar icadına kalkışanları da işin cabası...

        MEYVE, SUCUK, VESAİRE...

        Ramazan, mâlûm, isimlerini duyurmaya pek meraklı olan doktorlar ve diyetisyenler için de mükemmel bir fırsattır. Halkımızın hiç bilmediği bir konuda, yani orucun nasıl açılması, iftarda ve sahurda neyin nasıl yenmesi gerektiği bahsinde konuşur; anlatır da anlatırlar...

        Aralarında iftar masalarında asırlardır yeralan Ramazan pidesinin zararlı olduğunu söyleyeni de vardır, midenin cilâsı olan çayın fazla içilmemesini tavsiye edeni yahut millet sahurda sanki kangal kangal sucuk yermiş gibi “Aman sucuktan uzak durun, sizi gün boyu susatır, hele pastırma, hâşâââ!” diye aklınızla apaçık alay edenleri de...

        Millete birkaç günden buyana iftar dersi verenlerin söylediklerine dikkat ederseniz, bazı yiyecekler, meselâ meyve konusunda birbirleri ile tamamen farklı konuştuklarını görürsünüz...

        Bir diyetisyen “İftarda bol meyve tüketmek çok faydalıdır” diyor, bir başkası “Meyvenin yemeğin bitmesinden en az bir saat sonra fazla olmamak şartiyle yenmesi lâzımdır” buyuruyor, öteki de “Yiyebildiğiniz kadar ama yavaş yavaş yiyin” tavsiyesini lûtfediyor...

        Hangisinin doğru olduğunu Allah bilir!

        Senelerdir söyleyip yazıyorum: Bu millet İslâmiyet’i bin küsur değil de sanki iki-üç sene önce kabul etmiş, yani Müslümanlık’ın ne olduğunu ve gereklerini daha dün öğrenmiş gibi böyle dersler vermeye kalkışmak, ayıptan ibarettir...

        Basınımızın her Ramazan’ın ilk günü kisve değiştirip dindarlaşması yüzünden yaşanan bu karmaşaya daha 27 gün boyunca maruz kalacağız, Allah tahammül versin!

        Diğer Yazılar