Kaşınan bu İsrailli sözcüyü kaşıyacak diplomat yok mudur?
ŞİMDİLERDE “attığı tweet’i silmek” pek bir moda oldu...
Klavyede kahraman kesilmeye meraklı adamın yahut hatunun heyheyleri geliyor, giriyor Twitter’daki hesabına, aklına ve dilinin ucuna ne geldi ise yazıyor; pislik atıyor, hakaret üstüne hakaret ediyor, küfürler sıralıyor ama tepki gördüğünde attığı tweet’i siliyor...
Bu işe “tükürdüğünü yalamak” diyeceğim ama pek alâkası yok gibi, zira ortada özür dilenmesi gibisinden bir şey sözkonusu değil; yapılan sadece bir “silme”den ibaret. Atılan pislikler, edilen hakaretler ve sıralanan küfürler silmekle ortadan kalkmıyor, yerli yerinde duruyor!
İsrail Dışişeri Bakanlığı sözcüsü Büyükelçi Emmanuel Nahshon’un geçen günkü marifeti gibi...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Şu anda yapılan iş, terörle mücadele bahanesiyle Mescid-i Aksa’yı Müslümanlar’ın elinden alma girişimidir” deyip bütün Müslümanlar’ı Kudüs’e sahip çıkmaya çağırması üzerine Nahshon “Osmanlı İmparatorluğu’nun günleri çoktan bitti. Yahudi halkının başkenti Kudüs’tür ve öyle de kalacaktır” diye bir tweet atmış, Türkiye’ye veryansın etmiş ama tweet’ini sonradan nedense silmişti...
CEVABA BAK, SÜNGÜYE DAVRAN!
Dışişlerimiz bu edepsizliğin altında kalır mı? İsrail’e hemen yenilir-yutulur cinsinden olmayan, kedinin yahut köpeğin önüne atsanız bile kudurtacak kadar ağır mı ağır, okkalı bir cevap verildi ve “Haddini bilmez açıklamayı kınıyoruz” dendi!
Ne kadar haşmetli, altından kalkılamayacak kadar sersemletici ve bir vuruşta oturtacak cinsten tumturaklı bir cevap değil mi? Emmanuel Nahshon Dışişlerimizin bu sert mi sert açıklamasını işitince perişan olmuş, “Ah, ben ne ettim?” diye kafasını yumruklayıp yataklara düşmüştür ve herhalde hâlâ kalkamamıştır!
Dışişlerimize “Diplomatik dil sadece ‘Haddini bilmez ifadeler’, ‘Şanssız girişim’ yahut ‘Şiddetle kınıyoruz’ gibisinden iki-üç ucuz ve bayatlamış klişeden ibaret değildir; böylelerine karşı sinamekiliği bir tarafa koyup ağzınızı açın!” deyip bunu yaptıracak olanın ismi hariciye tarihimize eminim altın harflerle nakşedilecektir!
Diplomatlarımız, bize “Ohooo, senin devrin çoktan bitti!” diyen adama “Haddini bilmez açıklamayı kınıyoruz” gibisinden ezik vızıltılarla karşılık vermeye çabalamak yerine neden “Len oğlum, o senin ‘bitti’ dediğin Osmanlı olmasa idi İspanya’daki Enkizisyon büyük validenin hatırını bir bilsen ne güzel sorardı” yahut “Osmanlı bitti ise senin kaç bin sene önceki Yahudi Krallığı’ndaki tapınağı yeniden dikme hevesin neyin nesi?” diyemezler ki?
Yahut “Kudüs’te hemen her gün altından geçtiğin Halil Kapısı’nın üzerindeki kitabeyi hatırlasana! O ‘bitti’ dediğin Osmanlı’nın üç dine de hürmet gösteren Kanunî Süleyman’ı oraya ‘Lâ ilâhe illâllah, İbrahim halilullah’ yani ‘Allah’tan başka ilâh yoktur, İbrahim de onun dostudur’ yazdırmış. Anlayacağın dilde söyleyelim, ‘There is no god but Allah and Abraham is beloved of him’ diyor”! demek çok mu zor? Eskilerde kalmış ne şiş yansın ne kebap diplomasisinin kurallarına mı uymuyor?
BİR YERE İSTİDA VERİR GİBİ...
Bilmem farkettiniz mi? Emmanuel Nahshon önceki gün bir başka tweet daha attı ve “İslâm dünyasındaki takipçilerimdem aldığım nefret tweetleri neden imlâ hataları ile dolu? Kin ve cehalet birbirine pek yakışıyor” dedi.
Azîz monşerler, adamın küstahlığının hududu yok, “Bilmemne edilecek ağız bilmemnereye istida verirmiş” sözünü doğrularcasına basbayağı kaşınıyor! Kaşıma ameliyesini İsrail’e duydukları hıncı bu toprağın insanı olan Museviler’den çıkartmaya heveslenip İstabul’daki sinagogun önünde gösteri yapmaya kalkışan cühelâya bırakmadan siz hallediversenize! Ama çekinmeden, lâfı eğip bükmeden ve öyle endişe falan duymadan...
Hâkim olduğunuz ve şakır şakır konuştuğunuz yabancı lisanlarda böylelerine lâyık sözler, deyimler vesaire mebzul miktardadır, ama bu ifadeleri hudutsuz nezaketiniz izin vermediği için öğrenmemiş iseniz benden isteyin, sayfalar dolusu liste göndereyim!