Maçka Parkı'nı milyarlar savurup park yapmak!
YAZININ başlığı size tuhaf, yahut hatâlı gelebilir ama değil! Hadise gerçek, zira asırlarca park olan bir yeri ciddî meblâğlar savurarak yeniden “park” hâline getirmeyi ama perişan etmeyi becermiş yaratıcı mı yaratıcı bir toplumuz!
Birkaç günden buyana önce tünel inşaatı protestoları, sonra da malûm kıyafet tartışması ile gündeme gelen Maçka Parkı’ndan bahsediyorum...
İstanbul’un eski haritalarına bakarsanız, Maçka Parkı’nın yerinde koskoca bir bostanın bulunduğunu görürsünüz. Parkın daha sonra Veliahd Yusuf İzzeddin Efendi’ye, onun ölümünün ardından da vârislerinin mülkiyetine geçen, satılıp üzerine lunapark kurulan alt tarafının “Küçük Çiftlik” ismini taşımasının sebebi, geçmişte bostan ve çiftlik olmasıdır.
Benim Maçka Parkı ile ünsiyetim hatırlamama imkân olmayan bebekliğime uzanır, çocukluk ile gençlik senelerimde de unutulmaz hatıraları vardır ve park sadece bende değil, Teşvikiye ve Maçka taraflarında doğup büyümüş olan herkeste dünya kadar hatıra bırakmıştır.
ÖYLE BİR PROJE İDİ Kİ!
O senelerde âdetti: Hanımlar öğleden sonraları çocukları, hattâ pusetteki bebekleri ile üzerine sonradan Swissotel’in dikildiği Taşlık Gazinosu’na giderler, eş-dostla beraber çay içilir, çocuklar bir tarafta oynarlar, sonra Dolmabahçe’ye inen Bayıldım Yokuşu’nun aşağısına yürünür, oradan parka geçilip bir müddet nefes alınır ve akşama doğru dönülürdü...
Teşvikiye’nin bu eski âdetini, çocukluk senelerinde dadısı ile aynı güzergâhta kimbilir kaçyüz defa gidip gelmiş olan bizim Ayşe Karasu da eminim gayet iyi hatırlar...
1990’lardan itibaren Maçka Parkı’nın başına bir haller geldi: Dolmabahçe tarafı kısa bir müddet için çöp ve moloz atık yeri yapıldı, evsizler parkı işgal ettiler ve park havanın kararmasına yakın tehlike arzetmeye başladı. Derken, 1991’de, Prof. Nurettin Sözen’in belediye başkanlığı zamanında, 250 dönümlük parka mekân sanki park değil de bataklık imişcesine, “park yapmak” maksadıyla inşaat makineleri daldırıldı!
Buyurun işte: Yapılanların gereksizliğini anlatabilmek o kadar güç ki, cümle içerisinde böyle “park”, “park, “park” diye takır-tukur tekrarlar şart oluyor!
İTÜ’nün mimarî hocalarına hazırlatılan projede neler yoktu ki! Öncelikle mini futbol, basketbol, voleybol, bowling ve buz pateni sahaları ile olimpik yüzme havuzu ve tenis kortu yapılacaktı... Su ve ışık oyunları düzenlenecek, Dolmabahçe tarafındaki Gazhane’de de sergi alanı, satranç köşeleri, kütüphane, çay terası, kültür ve sanat mekânları kurulacaktı.
ZEVKSİZLİĞİN BU KADARI!
“Parkı parka çevirme” projesinin temeli 26 Mart 1991’de atıldı, açılış da 18 Eylül 1993’te yapıldı.
Mimar Prof. Dr. Haydar Karabey, Belediye’nin Maçka Parkı’nda yaptığı ve alâ-yı vâlâ ile duyurduğu işleri o senenin 9 Kasım’ında Cumhuriyet’te, “Parlak kırmızı yarım küre şapkalı ve maviş doğramalı, beyaz silindir gövdeli dev bir mantar... Bebek patiği veya fiyonklu kurdeleli, bebek suratlı çiçeklikler... Şemsiye şapkalı, fıskiyeli ve bolca kaskatlı su ve ışık gösterili havuzlar... Sahte ve sahte olmakla beraber arkaik, antik kolonlar... Neoklasik kemerli taklit bir su kemeri... Bir miktar betonarmeden mâmul peri bacaları, İspanyol merdivenleri, kaç ağaca mâlolduğu bilinmez bir kat otoparkı, oyuncak tren, teleferik; kâh dairesel, kâh üçgen, kâh kareli pencereli postmodern yapılar, örümcek ağı dokulu parmaklıklar...” cümleleri ile anlatıyor ve “Tanrım, İstanbul ve biz bunlara lâyık mıyız?” diye soruyordu.
Dolmabahçe tarafındaki girişe orada hâlâ duran, zevk sahibi herkesin içini kaldıran çirkin, tatsız, ne idüğü belli olmayan zebellâh gibi kemerimsi bir garabet dikilmişti ama asıl yenilik başka idi: O zamanın parası ile yüz milyarlarca lira harcanıp perişan edilen Maçka Parkı’nın ismine bir kelime ilâve edilmiş ve “Maçka Demokrasi Parkı” yapılmıştı!
Bir mekânı bu kadar para savurup deştikten sonra isminin başına “demokrasi” sözünün ilâve edilmesinin örneğine, dünyanın başka hiçbir yerinde rastlayamazsınız!
Çevrecilerimiz parkın 3.5 dönümünden geçecek olan tünele karşı çıkmakla boşuna zahmet ediyorlar; zira tünelin hayatımızı kolaylaştıracak olması bir tarafa, Maçka Parkı 1991’den buyana zaten yoktur, bugün vârolan kısım aslının enkazıdır, semt sâkinleri için gerçi hâlâ bir nefes alma yeridir ama sahiplerinin dolaştırmaya çıkarttıkları köpeklerin de umumî helâsıdır!
İnanmıyorsanız gidin ve bastığınız yerlere şöyle dikkatlice bir bakın, kâfi...