Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MESUD Barzani’nin yaptığı referandum Türkiye’de de gündemin ilk sırasına yerleşince, TV’lerimizde hemen her gün arz-ı endâm eden profesyonel konuşmacılara da gün doğdu. Şimdi sabah-akşam Musul ile Kerkük’ten bahsediyor; Lozan, Ankara, vesaire andlaşmaları yorumlayıp duruyorlar!

        Bu profesyonel konuşmacılara “profesyonel çenebazlar” yahut “gevezeler” demek aslında daha doğru olur. Zira yaptıkları iş katıldıkları programlarda bilgi vermek, ortaya elle tutulur birşeyler koymak yahut seyirciyi aydınlatmak falan değil, sadece çene çalıp kendilerini göstermekten ibaret!

        Maaşallah, bilmedikleri hiçbirşey yok ve hepsi âlim-i küll, yani her mevzuda âlim! Meselâ kadın hakları konusundaki programa davet ediliyor, iştirak buyurup uzun uzun konuşuyorlar; derken sohbet bir başka konuya, diyelim ki petrol fiyatlarına geliyor ve onu da anlatıyorlar. Program sırasında Başkan Trump hakkında bir haber mi geldi, bu defa Amerika’nın yönetim sistemi ve dış politikası hakkında milleti irşad ediyorlar! Devlet idaresinden çiçekçiliğe, Musul-Kerkük meselesinden İngiltere ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilere, Almanya seçimlerinden İstanbul’un kanalizasyon problemlerine kadar aklınıza gelebilecek hemen her konuda güya bilgileri var, şakır şakır anlatıyorlar ama dediklerinde dinleyenin istifade edebileceği tek bir mâlûmat bulabilene helâl olsun! Söyledikleri sadece lâftan, sadece bol ve bomboş lâftan ibaret!

        SAKIN HAAA İNANMAYIN!

        Bir günde bazen birkaç kanal dolaşan, diğer kanalların davetlerine ekranlarda arz-ı endâm etmekten vakit bulamayıp gidemedikleri zamanlarda telefonla bağlanan profesyonel gevezelerimiz Barzani’nin referandumunun ardından şimdi Musul, Kerkük, Lozan ve Ankara Andlaşmaları hakkında ahkâm kesiyorlar!

        Ve, söyledikleri ne varsa, hepsi yanlış!

        Bu iki andlaşma ve daha sonra imzalanan protokoller Türkiye’ye Irak’a müdahale hakkı verirmiş de, Musul üzerinde zaten hakkımız varmış da, bu husus Lozan’ın 16. maddesinde açıkça ifade edilmişmiş de, vesaire, vesaire...

        Ekran gevezelerinin konuştukları bahisleri aslında hiçbir şekilde bilmemeleri dışında ortak bir noktaları daha var: Yayınlara katılmadan önce programda anlatacakları konuları asla araştırmamaları, kitap karıştırıp tek bir satır bile okuma zahmetine katlanmamaları ama temennileri ve zanları ile internetten gördükleri yalan-yanlış kırıntıları “bilgi” diye ortalığa saçmaları!

        “Cahil cesareti” denen şey herhalde budur; zira, Lozan’ın “feragat” bahsi olan meşhur 16. maddesini “Türkiye’nin Musul üzerinde vârolan hakkı” olduğunu iddia etmenin yahut Ankara Andlaşması’nın Brüksel Hattı’ndan bahseden ilk maddesinin “garantörlük” olduğunu söyleyebilmenin “cehalet” ve “cesaret” kavramlarının dışında izahı hiçbir şekilde mümkün değildir!

        BUNLAR MI UZMAN?

        Ekranlarda görünmeye hevesli bazı akademisyenler de birkaç günden buyana profesyonel çenebazların yolundan gitmeye başladılar. “Devletlerarası hukuk uzmanı” olduklarını söyleyen bu zevât Barzani’nin referandumunun ardından gazetelere demeç üstüne demeç veriyor, kadrolu çenebazlardan yer bulabildikleri takdirde ekrana çıkıp “Türkiye’nin müdahale hakkı”ndan bahsediyorlar...

        Açık ve net şekilde ifade edeyim: Türkiye, Irak sınırı ve Musul bahsinde Lozan ve Ankara Andlaşmaları ile diğer protokollerin hiçbirinde “garantör” olarak geçmez, sadece “taraf”tır ve bu andlaşmalar ile protokoller Türkiye’ye sınır yahut Musul konularında bir değişiklik hâlinde müdahale hakkı vermez. Ankara Andlaşması’na göre sadece Türkiye’nin değil, andlaşmaya taraf olan İngiltere’nin de böyle bir hakkı yoktur! Günlerdir “Hakkımız var, gireriz, alırız, ilerleriz, oralar zaten bizimdi, şimdi yine bizim olacak” diyen ekran gevezeleri ile güya devletler hukuku uzmanı olan zevât ise TV’lerde görünmek yahut isimlerini duyurmak maksadıyla böyle konuşarak hem karar mercilerini hem de milleti yanıltmakta, yani memlekete zarar vermektedirler!

        Peki, Türkiye Kuzey Irak’ta olup bitenlere müdahale edemez mi?

        Eder, bıçak kemiğe dayandığı takdirde herhalde zaten edecektir ama bu iş hayalî anlaşma maddelerinden meded umarak değil, gücüne güvenerek, yani “Güvenliğim tehdit altında idi, müdahale ettim” diyerek yapılır!

        Diğer Yazılar