Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Gençlik Kolları Kongresi’nde “Osmanlı’da millet mi vardı? Cumhuriyet ile beraber oldu” buyurmuş!

        Konuşmayı kimin, nerede ve ne zaman yaptığını bilmeseniz 1930’lardan, yani tek parti zamanından kalma bir gazete haberini okuduğunuzu zannedersiniz...

        Hani inkılâpların ilk senelerinde devletin her faaliyetini meşrulaştırmak için geçmişe veryansın edildiği, gece gündüz “Osmanlı dediğiniz güruh Türk falan değildi, bütün padişahların anaları da zaten yabancıydı; şimdi millet olduk, Kâbemiz de Çankaya’dır, yaşasın şanlı inkılâbımız” diye yazılıp konuşulduğu zamanlar vardı ya, işte o senelerden kalmış gibi!

        Senelerce maalesef tatbik edilen bu reddimiras politikası Türkiye’ye çok şey kaybettirdi, en başta da olan kültüre oldu! Geçmişi asırlar öncesine dayanan kültürden uzaklaşmanın getirdiği boşluk ve zarar bir tarafa, asıl hasar başka türlü ortaya çıktı: Nesiller geçmişin kültüründen ve o kültürle alâkalı bilmedikleri ne varsa herşeyden nefret eder hâle geldiler, üstelik sadece nefret etmekle kalmadılar, maziye karşı sert ve şiddetli bir mücadele başlattılar.

        NEFRET, ÇOK KOLAYDIR!

        Böyle bir mücadele araştırma, öğrenme, yahut okuyup yazma gerektirmiyordu; maziye sövüp saymak basit bir işti, öyle zahmeti falan yoktu, geçmişin nasıl fena ve berbat olduğunu dört bir tarafta haykırmak gayet kolaydı, böyle yaptığınız takdirde hem büyüklerin gözüne girer, hem de “düşünür” kabul edilirdiniz ve öyle oldu...

        Tek parti seneleri, şimdi isimleri hatırlanmayan dünya kadar reddimiras allâmeleri ile doludur!

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun “millet” kavramı ile ilgili olarak söylediği sözler ise, bu zihniyetin hâlâ devam eden sloganlarıdır; reddimirastan kolaylığından doksan küsur sene sonra bile medet umulmasıdır ama meselenin daha da önemli tarafı, bu iddiaların “inanılarak” ortaya atılmış olmasıdır.

        “Osmanlı’da millet mi vardı?” iddiasına verilecek karşılık da o iddia kadar gereksiz ve saçmadır, fakat mâlûm zihniyetin bu kadar sene sonra hâlâ hüküm sürmesi karşısında mecburen bir-iki söz etmem gerekiyor...

        İmparatorluklarda “millet” kavramı aranmaz ama bu devletin bünyesinde milletlerin mevcut olmaması demek değildir ve devletin bugünkü anlamla milliyetini öncelikle idarede kullanılan dil ile askerî lisan, yani ordunun dili belli eder.

        Gerçi “Biz 1923’te gökten zenbille indik” zihniyeti hâlâ “Osmanlı İmparatorluğu’nun idarecileri ‘Osmanlıca’ denen Arapça ve Farsça kırması bir dil konuşmuşlardır” derlerse de bilenler bu sözlere zaten gülüp geçerler. Bilmeyenler ise iddianın ne kadar yanlış ve saçma olduğunu, Osmanlıca ile Türkçe arasında bir farkın bulunmadığını, farkın sadece yazı dilinde olduğunu ve bunun da her imparatorluğun gereklerinden sayıldığını son senelerde artık öğreniyorlar.

        O DÜĞÜMÜ ÇÖZEMEZSİNİZ

        Bir imparatorlukta dilin asıl önemi askerî teşkilâttaki yeridir; yani yukarıda da söylediğim gibi orduda hangi dil kullanılıyorsa devletin hâkim milliyeti odur!

        Osmanlı İmparatorluğu’nda askerî dil Türkçe idi, her zaman Türkçe oldu ve şimdi “Osmanlıca” diye bambaşka bir lisan imişcesine gösterilen dilde de askere “Gel, git, yap, bak, yat, otur, çök, kalk, koş, vur, sürün” misali kelimelerle emredilirdi...

        Bu kelimeler hangi dilden ise, Osmanlı’nın hâkim sınıfı işte o dili konuşan millet demektir, üstelik imparatorluğu teşkil eden diğer unsurlar da kendi dillerini rahatça konuşmuşlardır; “millet” kelimesinin şimdiki mânâsı ile kullanılmamasının sebebi ise kavramın o asırlarda din ile sınırlı kalması ve dinî grupları ifadede kullanılmasıdır.

        “Osmanlı’da millet mi vardı? Cumhuriyet ile beraber oldu” iddiası, “Dedelerimiz, büyük dedelerimiz, ninelerimiz ve bütün ceddimiz Cumhuriyetten önce sürü hayatı yaşıyordu” yahut “1923’te ot gibi yerden bittik” mânâsına gelir!

        Üstelik bu sloganların hiçbirinin gücü, bugün hâlâ reddimiras psikolojisi içerisindeki kesimi nefret ettikleri kendi geçmişlerinden kurtarmaya yetmez ve ne kadar hoşlanılmasa, hattâ nefret edilse bile geçmiş hepimizi kördüğüm gibi bağlamıştır, çözemezsiniz!

        Diğer Yazılar