Makbule Hanım meselesini sana tekrar anlatayım Fatihciğim!
PAZAR günü “Atatürk’ün kızkardeşi Makbule Hanım ‘Geçinemiyorum’ deyip CHP’den yardım istemiş ama parti talebini reddetmişti” başlığı ile 1940’larda yaşanan bir hadiseyi yazmış ve konu hakkında Devlet Arşivi’ndeki belgeleri yayınlamıştım.
Önce yazımı okumamış olanlar için konuyu kısaca hatırlatayım:
Atatürk’ün kızkardeşi Makbule Atadan, 7 Eylül 1947’de Cumhuriyet Halk Partisi’ne bir mektup göndererek kendisi ile alâkadar olacak kimsenin kalmadığını, kocasından da boşandığını ve maddî sıkıntı çektiğini söylemiş, ödeneğinin arttırılmasını istemiş ve “Parti’nin şefkatli göğsüne sığındığını” ifade etmişti.
CHP yaşlı hanıma bir hafta sonra “Aldığın aylığın bizimle alâkası yok. O para, sana ağabeyinin mirasından ödeniyor” meâlinde bir mektup göndermiş, yani kurucusunun öz kardeşini sığınmak istediği o göğüsten elinin tersi ile itmişti!
Makbule Hanım bunun üzerine hakikaten hasta olduğuna dair gidip bir doktordan rapor almış, aynı senenin Aralık’ında CHP’ye tekrar müracaat ederek “O halde bana ağabeyimden vatanî hizmet aylığı bağlayın, zira sıhhatim fena ve sıkıntıdayım” demiş, Atatürk’ün kızkardeşine ertesi sene çıkartılan bir kanunla bin lira maaş bağlanmıştı.
KERHEN VERİLDİ, KERHEN!
Azîz arkadaşım Fatih Altaylı yazıma, özellikle de başlığa karşı çıktı, benim belge ile konuştuğumu ama “mantık konusunda biraz tartışabileceğini” söyledi, yani yayınladığım belgeleri “düzgün şekilde yorumlayamadığımı” iddia etti ve sayesinde etrafta fırsat bekleyen hasud, cahil, cühelâ, vesaire takımına fırsat çıktı! Daha önce yine belgelere dayanarak yazdıklarım ideolojilerine ve kanaatlerine ters düşen zevat, hattâ Türkiye’deki Hristiyan misyonerler bile Fatih’in ifadelerini kullanarak hakkımda “O zaten belgeyi yorumlayamaz, bunu Fatih Altaylı da söyledi” deyip duruyorlar.
Fatih’e göre o senelerde Meclis’in çoğunluğunu elinde bulunduran CHP, Atatürk’ün kızkardeşinin mağduriyetini maaş bağlayarak halletmişti!
Mesele bu kadar basit olsa âmennâ, yayınladığım belgeyi hiç anlamamışım diyelim ama iş hiç öyle değil ve hadisenin aslını kısaca anlatayım:
Meclis, Makbule Hanım’a ağabeyinden vatanî hizmet aylığı bağlanması için hazırlanan kanun tasarısını 16 Şubat 1948’de gündemine aldı ama oylama öncesi yapılan konuşmalarda birçok milletvekili tasarıya karşı çıktı, bir CHP’li “Bin lira çok, 300 lira kâfi” diyen bir önerge verdi, bir başka CHP’li “Devletin hazinesinden niye verelim ki, o aylık ağabeyinin mirasından bağlansın” dedi, eskiden CHP’li olan bir Demokrat Partili de “Makbule Hanım’a Atatürk’ten kalan gayrımenkullere ne oldu?” diye sordu ve hattâ Atatürk’ün altın kalemleri bile gündeme getirilip tasarının reddi istendi.
O günkü oylamaya 465 milletvekilinden 197’si katıldı, Atatürk’ün yakın çevresinde bulunmuş birçok önemli milletvekili oylamaya iştirak etmedi, 173 kabul ve 20 red, dört de çekimser oy çıktı ama gereken üye sayısı bulunamadığı için tasarı geçmemiş sayıldı.
SEKİZ KURUŞ PUL PARASI!
Oylama iki gün sonra, 18 Şubat 1948’de tekrarlandı ama benzer tatsızlıklar tekrar yaşandı. Neticede o gün 227 milletvekili oy verdi, 197 kişi “kabul”, 26 kişi de “red” demiş, dört milletvekili çekimser kalmıştı, red oyu veren Halk Partili milletvekillerinin adedi Demokratlar’dan kat kat fazla idi ve tasarı bu şekilde güç-belâ kanunlaştı!
Aziz dostum Fatih’in “CHP bir şekilde çözdü” dediği meselenin safahatı budur, yani Makbule Hanım’a o aylık “kerhen” bağlanmıştır, üstelik arşivlerde CHP’nin Makbule Hanım’dan “sekiz kuruş pul parası” istemesi vesaire gibi ayıp davranışlarının dünya kadar belgesi mevcuttur, bir gün onları da yayınlarım!
“Geçinemiyorum!” diyen yaşlı bir hanımın yardım talebini ânında reddedeceksiniz, kadıncağızı fakirlik ilmühaberi dosyası hazırlar gibi doktordan rapor almaya ve dilekçe üstüne dilekçe vermeye mecbur bırakacaksınız, sonra kerhen bir aylık bağlayacaksınız ama “Millî Şef”in “Bu tasarı hemen kanunlaşacaaaaak!” dememiş olmasını hatırınıza bile getirmeden “CHP, kurucusunun kızkardeşine sahip çıkmıştı” diyeceksiniz, öyle mi?
Mesele budur Fatihciğim! Bir kanun değerlendirilir yahut şerhedilirken metni ile beraber gerekçesinin ve Meclis’te yapılan görüşmelerin iyice gözden geçirilmesi gerekir, bu safahata bakmadan yahut bir partiye duyulan gönül bağlılığı ile yorum yapmak hatâdır ve Makbule Hanım’a maaş bağlayan kanunun da aynı titizlikle incelenmesi şarttır.
Bir yazının başlığı tabii ki tek taraflı atılmaz, zaten öyle yapmamış, bu konuda olup bitenleri kısaca anlatıp neticeyi yazmıştım ama Fatih’in iddia ettiği gibi “CHP’nin Atatürk’ün kardeşinin geçim sıkıntısı ile ilgilenmediğini” ima falan etmedim, apaçık söyledim, imayı zaten sevmem, meramını açıkça anlatırım ve “CHP’nin ilgilenmediğini” hâlâ söylüyorum!
İşte bilenler, bilmeyenler ve de bildiğini zannedenler için Makbule Hanım’a bağlanan maaş meselesinin aslı...