Bu kadar ünlüden İllâllah!
ETRAFIMIZ “ünlü”den geçilmiyor!
Gazetelerde, magazin ilâvelerinde, internet sitelerinde, televizyon haberlerinde, velhâsıl her yerde artık sadece “ünlü”ler var! Filânca çamaşır almak için AVM’ye gidiyor, sanki uzay yolculuğuna çıkmış gibi “Ünlü sanatçı Nişantaşı’nda” diye haber oluyor; kadıncağız nezle, mecburen burnunu siliyor, “Ünlü sanatçı sümkürdü!” deniyor, adam sadece üç günlük ama sevgili sıralamasında belki iki yüz kırk sekizinci mâşukasından ayrılıyor ve “Büyük aşk bitti” başlığı ile manşetlerde!
Üstelik, her meslekten ünlümüz var! Ufak bir atelyenin sahibi “ünlü işadamı” olmuştur, dizilerin birinde on-on iki saniyeliğine görünen figüranlar yahut iddia edilen şöhretlerini nasıl ve neye borçlu oldukları asla bilinmeyen isimler “ünlü oyuncu”dur, müptelâ oldukları ruhî boşluğun dürtüsü ile binlerce lira verip yeni moda terapi toplantılarına katılanlara ruhlardan, meleklerden mesaj taşıyanlar “ünlü kişisel gelişim uzmanı” kabul edilmektedir, meramını bir türlü ifade edemeyen, ne dedikleri anlaşılmayan edebiyat heveslileri de “ünlü düşünür” pâyesini elde etmiştir.
BİZDE MAGAZİN OLMADI!
Gazetelerin magazin sayfaları ve TV’ler artık işte bu “ünlü” zevâtın resmigeçit alanıdır. Ünlülerin en ünlüleri zaten hep aynı isimlerden, topu topu 20-25 kişiden ibarettir ve bu 20-25 kişinin neredeyse tamamı dizi oyuncularıdır ve işin asıl tuhaf tarafı, artık bu ünlüler kervanına Fatih Altaylı’nın geçen gün yazdığı gibi “PR’ları güçlü seks işçileri”nin de dahil olmasıdır!
Açık söyleyeyim: Magazin gazeteciliği, Türkiye’de her zaman zayıf kaldı, öncelik bilgiye ve haberin ciddîsine değil fotoğrafa verildi ve haber elde bulunan ama hiçbir önem arzetmeyen fotoğraflara göre yazıldı! Eski magazincilerin haberleri kişileri ya beylik ifadelerle medhederek göklere çıkartmaktan veya “Filânca sanatçı seyahatten döndü”, “Evlenmeyi şimdilik düşünmüyor”, “Falanca, hayatın tadını çıkartıyor” gibisinden reklam mahiyetinde ama hiçbir kalıcılığı olmayan, ileride yapılacak sosyal araştırmalara kaynaklık etmekten tamamen mahrum ifadelerin tekrarı sözlerden ibaretti.
Gazete ve dergi sayfalarının 1970’lerden itibaren eskiye göre daha rengârenk, çok daha cicili-bicili ama karmakarışık hâl almasının ardından en ufak bilgi kırıntısı vermekten bile vazgeçildi, maksat sadece sayfayı doldurmaya döndü ve ortada haber olabilecek bir hadisenin bulunup bulunmadığı düşünülmedi bile!
Basınımız, özellikle de magazincilerimiz bu âdeti hâlâ devam ettiriyorlar ama daha da boş şekilde! Ortada koskoca bir fotoğraf, isimlerden, soğuk kelime oyunlarından ve zoraki sıfatlardan medet umularak atılmış başlık, alt tarafta ana başlık ile birebir aynı spot ve başlık ile spotun tekrarı olan bir de resimaltı var, o kadar...
Güya “magazin” olan bu ucuzluktan siz de buyurmaz mısınız?
MAGAZİN SOSYAL AYNADIR
Magazin sadece skandal, aldatma, gizli sevgililer, birilerinin bir taraflarını açıp çektirdikleri fotoğraflar, bozuşma yahut boşanma haberleri değildir; toplumun değişik kesimlerini apaçık yansıtan bir aynadır. Bu yansıtmayı gazetecilik yeteneğinizi kullanarak hem ciddî, hem de her sınıftan okuyucunun dikkatini çekecek şekilde yapmanız mümkündür, üstelik bunu halledebilecek yetenekte muhabirler de mevcuttur. Ama magazin servislerinin işi artık sıradan fotoğraf seviyesine indirip haber özelliği taşıdığı zannedilen bir resmi sloganımsı başlık ve birbirinin tekrarı olan cümlelerle vermeyi tercih ettikleri bu dönemde daha ciddî bahisleri doyurucu ama hafif ve ilgi çekecek şekilde yazmaya çalışmakla kim niçin uğraşsın ki?
Gazetelerde ve TV’lerde hergün hep aynı isimlerle karşılaşmaktan, aynı çehreleri görmekten, birbirinden farkı olmayan ve bir türlü bitmeyen beraberlik, ayrılık, alışveriş ve karşılarına çıkan muhabirlerden kaçış hikâyelerini okumaktan, hattâ “oyuncu” diye yine hep aynı kişiler ile karşılaşmaktan sizi bilmem ama bana hakikaten gına geldi!
Türkiye, ünlü olamamış ama olmaya lâyık gerçek sanatçılar bakımından bu kadar kısır bir memleket değildir!