Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AMERİKA’nın, Türkiye’ye silâh satışlarını askıya alması ihtimali ortaya çıktı... Washington’dan gelen haberlere göre, Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon’un bir rapor hazırlamasına kadar Temsilciler Meclisi’nde, Türkiye’ye bazı savunma araçlarının satışını engelleyecek bir kararın çıkması ihtimali mevcut...

        Bu yazıyı yazmaya başladığım sırada Washington’un kararı henüz kesinleşmemişti...

        Yasak konur yahut Temsilciler Meclisi şimdilik lûtfeder ve satışlara ilişmez, bunlar ikinci derecede konulardır ama asıl mesele bir başka memleketin silâh satışı yasağını her aklına estiğinde bize karşı bir tehdit gibi kullanmasıdır.

        Kendi silâhını bizzat yapma işinde hayli gecikmiş olanların kaderi budur: Birileri çıkar, tok satıcı olmaktan da öte havalara girer ve “Şu işi şöyle yaparsan sana silâh yok, ama böyle edersen alabilirsin fakat parasını ödesen bile her istediğine sahip olamazsın, neyi alıp neyi alamayacağına sadece ben karar veririm” der.

        70’li senelerde ve 80’lerin başındaki gazetelerimizde rutine bağlanmış utanç verici bir haber vardı: Amerika’nın Türkiye ile Yunanistan’a hibe edeceği kullanılmış silâhlarla ilgili haberler...

        Washington, sadaka niyetine dağıttığı modası geçmiş silâhları iki ülkeye belli bir orana göre verirdi ve oran ona yedi idi. Yani o sene Yunanistan’a yedi adet top veriyorsa, Türkiye’ye on adet gönderirdi.

        MENDİLCİLERE RAHMET OKUTMAK

        Yunan lobisinin bağladığı senatörlerden bazıları arada bir bu oranı değiştirmeye kalkar, Yunanistan’ın hissesinin ona sekize çıkartılması için önerge verirler, bunun üzerine telâşlanır ve “Bana ne? Bana ne? Ben de fazla isterim, bana da, bana da...” diye Washington’da çalmadık kapı bırakmazdık.

        Aslında sadece bir dilenmeden ibaret olan bu çabalarımız seneler boyunca bitmeden devam etti! Hibe kararının Kongre’de oylanmasının yaklaştığı günlerde Amerikalılar’a öylesine dil dökerdik ki, Yenicami’nin önünde her Cuma namazı sonrasında mendil açan profesyonel dilenciler bile yakarışlarımızı duyacak olsalar herhalde “Bunlar bu mesleğin üstadı olmuşlar, işin sırrını ucundan kenarından keşke azıcık bize de öğretseler” diye haset edip iç geçirirlerdi.

        Aynı garabeti bu kadar zaman aradan sonra şimdi yeniden yaşıyoruz; Temsilciler Meclisi’nin satışları askıya alması hâlinde başlatılan projelerin durması ihtimalinin endişesindeyiz...

        DAHA ÇOOOK MEKTUP YOLLARLAR!

        Telâşlanıp endişeye düşmekte haklıyız, zira Washington’un böyle bir karar vermesi ortak çalışmaları, projeleri ve işbirliği hayallerini bir müddet için tamamen ortadan kaldıracak bir gelişmedir ama hoş olmamasına rağmen bir yerde de kendi silâhımızı kendimiz yapmadan tam mânâsı ile bir büyük devlet hâline gelemeyeceğimizi idrak etmemizi sağlayacak mükemmel bir fırsattır.

        Türkiye, Cumhuriyet tarihi boyunca bu fırsatı maalesef hep kaçırdı! Osman Yalçın’ın İş Bankası Yayınları’ndan çıkan “Türk Hava Harp Sanayii Tarihi” ile “Türk Hava Gücü” isimli kitaplarını ve İsmail Yavuz’a ait olan aynı yayınevinin neşrettiği “Mustafa Kemal’in Uçakları”nı okuduğunuzda, sivil ve askerî havacılıkta birşeyler yapabilmek maksadı ile 1920’lerden itibaren giriştiğimiz çabaları görür ama içeride ve dışarıda ardarda çıkartılan engeller yüzünden her girişimin nasıl akim kaldığını öğrenip hüzünlenirsiniz...

        Üstelik bu engellemeler sadece uzak geçmişte yaşanmadı, yakın bir zamanda da vâroldu, üstelik bir türlü bitmek bilmedi; meselâ imâl ettiğimiz İHA’ların yapımına mâni olabilmek için içeride ve dışarıda yapılan çelmelemeler hâlâ devam ediyor!

        Bu engellemelerden bazılarını bilen bir kişi olarak tekrar söyleyeyim: Uçağımızı, tankımızı, topumuzu, mermimizi, roketimizi, vesairemizi bizzat yapmadan “Biz büyük devletiz” demek sadece hayalden ibarettir ve hayali bir tarafa bırakıp ciddî bir silâh sanayii kuramadığımız takdirde Johnson’un mektubu, 1974’teki silâh ambargosu ve Temsilciler Meclisi’nin bugün endişe içerisinde beklenen kararı gibi aslında birer zül olan hadiseler de bir türlü nihayete ermeyecektir!

        Diğer Yazılar