Türk Müziği'nin binlerce senelik tarihi Taşkent'teki bu evde muhafaza ediliyor
Özbek Musikisi’nin çok önemli bir icracısı olan, aynı zamanda bu musikinin en önemli âlimlerinden kabul edilen Yunus Recebî, 1897 ile 1976 arasında yaşadı ve Taşkent’teki evi vefatından sonra müze haline getirildi. Birkaç hafta önce dostlarımla beraber ziyaret ettiğimiz bu müze-evde Doğu Türk Devleti’nin Timur’dan Bâbur Şah’a uzanan esrarlı ve hüzünlü nağmelerini teneffüs imkânını bulduk...
BUGÜN bu sayfada seçimleri, adayları, mitingleri, seçim beyannamelerini, doları, faizi vesaireyi bir tarafa bırakıp uzak ama bize hiç de yabancı olmayan, hattâ birçok bakımdan bizimle aynı görünen bir iklime gideceğiz: Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te Sovyetler döneminde inşa edilmiş iki katlı bir eve, Yunus Recebî’nin evine...
Özbek Müziği’nin en önemli âlimlerinden ve icracılarından olan Yunus Recebî’nin şimdi müze haline getirilmiş olan evine...
Yunus Recebî, yahut Sovyetler dönemindeki ismi ile Yunus Recebov 1897 ile 1976 arasında yaşadı. Önemli müzisyenler yetiştirmiş bir Özbek aileye mensuptu ve Orta Asya Musikisi’nin en önemli akademik kaynaklarından kabul edilen “Makamlar Meselesine Dair” isimli eserin yazarı İshak Recebî de amcası idi...
Yunus Recebî’nin müze haline getirilen evinin girişindeki heykeli
‘ŞEŞMAKAM’I KAYDETTİ
Recebî’nin icracılığının yanında en büyük hizmeti, asırlarca notaya alınmamış olan, kulaktan öğrenilen ve sadece “meşk” ile, yani hocadan talebeye nakledilerek devam eden Özbek Musikisi’nin örneklerini nota ile kaydederek zamanla unutulmaktan kurtarması oldu. Taşkent Radyosu’nun kurulduğu 1920’li senelerden itibaren kendi teşkil ettiği musiki grupları ile bu radyoda yarım asır boyunca devamlı olarak konserler verdi, çok sayıda kitap ve plâk yayınladı...
En önemli eseri, “şeşmakam” üzerinde nerede ise bütün ömrünü verdiği cildler dolusu çalışması idi...
“Şeşmakam” bizim fasıl musikisini andıran ve geçmişi asırlar öncesine uzanan bir müzik biçimi, daha doğrusu ardarda gelen saz ve söz eserlerinden meydana gelen bir formdur. İsminden de anlaşıldığı gibi altı makam üzerine kurulmuştur. Şeşmakamı meydana getiren altı makamdan bestelenmiş eserler bizdeki fasıllar gibi ardarda icra edilirler ve bir makamın tamamının icrası uzun saatler sürer...
OSMAN GÖKMEN DÜZENLEDİ
Özbekistan, Recebî’nin 1976’daki vefatından sonra Taşkent’teki evini müze haline getirmiş ve müzenin idaresini bu çok önemli müzisyenin ailesine bırakmıştı...
Müzeyi ziyaret etme imkânını, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu ayın başında Özbekistan’a yaptığı resmî ziyaret sayesinde bulabildim... Sadece belli günlerde ve saatlerde açık olan müzeyi gezebilmemi Recebî’nin ailesi ile önceden temas ederek sağlayan TRT’nin Taşkent Temsilcisi Osman Gökmen’e teşekkür borçluyum...
(Soldan) TRT’nin Taşkent Temsilcisi Osman Gökmen, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Sefer Turan ve bendeniz, TRT’nin Recebî’nin evinin hemen ilerisindeki bürosundayız
Yunus Recebî’nin evine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başdanışmanı ve Ortadoğu konusunda Türkiye’nin en yetkin uzmanlarının ilk sıralarında yeralmasının yanısıra kültür konularında da gayet derin bilgi ve merak sahibi olan otuz küsur senelik dostum Sefer Turan ve Osman Gökmen ile beraber gittik. Gökmen önceden randevu almıştı, müze-evde bizi bekliyorlardı ve sanat ile ilmin her köşesine sinmiş olan bu evde hem gayet hoş zaman geçirdim, hem de bilmediğim birçok şeyi öğrendim...
YÜZLERCE YILLIK ÇALGILAR
Recebî’nin üzerine bir-iki satırlık not yazdığı en küçük kâğıtlara kadar herşeyi muhafaza edilmişti, öyle ki çalışma masası bile son ânında nasıl bıraktı ise o şekilde idi! Alanında en zengin kaynaklardan birini teşkil eden kütüphanesi dağılmamış, memleketin seneler boyu bir ucundan diğer ucuna koşuşturarak yaptığı derlemelerin orijinalleri de bu kütüphaneye konmuş, topladığı eski ve yeni çalgılar ya camekânlara yerleştirilmiş yahut duvarlara asılmıştı.
Şark Musikisi’nin 1435’te vefat eden Abdülkadir Meragî isminde çok önemli bir bestekârı ve musiki nazariyatçısı vardır ve kitaplarında devrinde kullanılan çalgıları çizimlerini de vererek uzun uzun anlatmıştır...
Recebî’nin müze haline getirilmiş olan evinde, Abdülkadir’in bahsettiği asırlar öncesinin çalgılarından bazıları da mevcuttu! Camekânlarda “şeştay”, “yatugan”, “levâh”, “şâhrud”, vesaire duruyor; “kerrenay”, “çıpçık”, “erganun borusu” ile daha başka enstrümanlar duvarları süslüyordu.
Elyazması kitap kolleksiyonu da muhteşemdi! Şark Musikisi’nde geçmiş asırlarda “nota” diye bir şey pek bilinmeyip kullanılmadığı için icracılar, özellikle de okuyucular defterlerine eserlerin sadece güftelerini, yani sözlerini yazarlar ve icra sırasında güfteyi hatırlamak maksadı ile bu defterlere bakarlardı.
Yunus Recebî, bizim “güfte mecmuası” dediğimiz bu elyazmalarını toplayıp geniş bir kolleksiyon teşkil etmişti ve müze-evde 18. asırdan itibaren kaleme alınmış hayli mecmua mevcuttu...
Recebî’nin evindeki elyazmaları arasında alâkamı en fazla çekeni, içerisinde “Harezm Notası” denen ve o taraflarda 19. asrın sonlarından itibaren kullanılan notalama sistemi ile yazılmış olan eserlerin bulunduğu nüsha oldu. Harezm Notası hakkında kaleme alınmış bazı makaleler okumuştum, sistemin nasıl olduğunu gerçi biliyordum ama istatistik verisini andıran bir görünüme sahip bu sistem ile yazılmış orijinal notaları, hem de koskoca bir cild dolusu notayı ilk defa Recebî’nin evinde gördüm...
Yunus Recebî’nin evindeki tarihî sazlardan bazıları
EVDEKİ KÜÇÜK KONSER
Taşkent’teki bu müze-evi ziyaretimizin bana çok önemli bir başka faydası daha oldu: Bugünlerde yazdığım musiki tarihi ile alâkalı bir kitap için ihtiyaç duyduğum ama artık değil aslı, kopyesi bile hiçbir yerde bulunmayan Recebî’ye ait “Özbek Makamları-Şeşmakam” isimli eserin orijinalini de aileden temin ettim. Bu çok önemli kitapla beraber Yunus Recebî’nin kendi icralarının ve diğer şeşmakam icracılarının hem ses hem de görüntülerinin yeraldığı çok sayıda CD ile DVD’ye de o gün sahip olabildim...
Bir istatistik grafiğini andıran Harezm Notası (üstte) ile geçmiş asırlardan kalma elyazması ve matbu güfte mecmuaları
Yunus Recebî’nin evine Sefer Turan ve Osman Gökmen ile beraber yaptığımız ziyaret, bu büyük musiki âliminin oğlu Hasan Recebî’nin bizlere solo olarak verdiği küçük bir şeşmakam konseri ile sona erdi. Özbekistan’ın “halk sanatçısı” Hasan Recebî babasına ait olan, oralarda “tanbur” denen ve bizdeki “bağlama”yı andıran sazın refakatinde Yunus Recebî’nin notaya alarak unutulmaktan kurtardığı eserlerden bazılarını icra etti. Sefer Turan ile beraber bu küçük konseri cep telefonlarımıza kaydettik, sonra da hep beraber ailenin ikram ettiği şerbetler ile Özbekistan’ın nefis fıstıklarından yedik!
Yunus Recebî’nin oğlu Hasan Recebî, babasının fotoğrafının önünde, yine tanburu ile şeşmakam icra ediyor
BİLMEDİĞİMİZ KÖKLERİMİZ
Bir sanatkârın herşeyinin olduğu gibi muhafaza edilip müze haline getirildiği bir mekâna Türkiye’de bugün maalesef sahip değiliz. Gerçi bazı özel müzelerimiz var ama bu mekânlar sanatkârın çalışma masasının, kalemlerinin yahut elbiselerinin sergilendiği yerler olmaktan öteye geçemiyor; o sanatkârın kültüre yaptığı katkıyı aksettirmekten uzak bulunuyorlar...
Üstelik, Türk dünyası ve Türk kültürü sadece Türkiye’den ibaret değildir; bu kültür geçmişte doğuda kurulmuş olan Türk İmparatorluğu’nun bugün birkaç devlete ayrılmış şekilde devam eden uzantılarıdır ve bu bahsin bizim için önemli ve hazin tarafı da aynı kökten gelmemize rağmen o devir hakkında bilgi sahibi olmamamızdır...
Yunus Recebî’nin eser derleme çalışmalarına başladığı 1920’lerin Özbek musikicileri ve bir Sovyet subayı!