İhtilâl Rusyası'nda değil Türkiye'deyiz! Bankadaki dövize el koymak bizde bilinmez!
DOLAR yükselmeye başladı ya, vatandaşta şimdi “Acaba bankadaki dövizimize el konur mu?” endişesi başladı; endişenin ardından da dedikodular çıktı ve “Devlet dövizlerimizi alıp yerine Türk parası verecekmiş” gibisinden tuhaf bir paranoya hâkim oldu...
Böyle endişelere kapılmak yersizdir, zira bizde böyle bir uygulama hiçbir zaman mevcut olmamış, devlet geçmişte vatandaşın bankadaki hesaplarına el koymamıştır. 19. asrın ikinci yarısından, yani Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden başlayıp günümüze kadar gelen bankacılık tarihimizde böyle bir teşebbüsün örneğine rastlanmaz. Günümüzün en gelişmiş memleketleri bile geçmişte vatandaşlarının parasına el koymuşlardır ama Türkiye’nin en buhranlı anlarında bile halkın parasını zaptetmek gibisinden gayrı ahlâki ve sistemi temelinden sarsacak bir teşebbüse kalkışılmamıştır.
Bu yüzden içiniz rahat olsun! Türkiye ekonomik sıkıntıların daniskasını, yani kat kat ağırını geçmişte yaşamış ve çok daha zor badirelere uğramıştır fakat vatandaşın parasının üzerine oturmak devletin aklından bile geçmemiştir.
ÖRNEĞİNİ BULAMAZSINIZ!
Türkiye’de tarih, özellikle de yakın tarih tam bir tekerrürden ibarettir! Toplumsal hafızamız son derece zayıfladığı ve hattâ daha bir gece önce ne yediğimizi unutur hâle geldiğimiz için bugün yaşadıklarımızın geçmişteki benzerlerini hatırlamayız. Meselâ kamplaşma hep vârolmuştur, devletin bazı alanlardaki baskıları hiçbir zaman eksik olmamıştır, ekonomideki ânî değişmelerin örnekleri mebzul mikardadır, komşularımızla zaten tarihimiz boyunca didişmiş, bir gün sarmaş-dolaş olduğumuz memleket ile ertesi gün kanlı bıçaklı hâle gelmişizdir ama sosyal hâfızamız gittikçe zayıfladığı ve herşeyi günlük yaşadığımız için geçmişteki bu hadiseleri hatırlamaz, yaşadığımız her sıkıntıyı yepyeni bir dert zannederiz.
Hadiseler böyle tekerrür edip durur ama tekrar söyleyeyim, geçmişteki en sert uygulamaların arasında bile milletin bankadaki hesaplarına el konması kararına rastlayamazsınız! Memleketin sıkıntılı günlerinde devlet sert tedbirler almak zorunda kalmış, vergiler arttırılmış, savaş zamanlarında nakil vasıtalarına, köylünün ürününe, ihtiyaç dışı herşeye “bedelleri sonradan ödenmek üzere” el konmuş, sahipsiz mallar ve eşyalar devletin mülkiyetine geçmiş ama milletin parasını cebren almak yahut bankadaki paraları zaptetmek gibisinden işlere tevessül edilmemiştir.
Şahıslara ait servetlerin devletin mülkiyetine geçmesinin gerçi hayli fazla örneği vardır ama bu uygulama “müsadere” şeklinde olmuş ve genelleme yapılmamıştır.
Eski devirlerde getirildiği makamda beceriksiz olup devleti zarara sokan, yanlış kararları ile milletin birbirine girmesine sebep olan yahut rüşvet yediği açıkça ortaya çıkan üst düzeydeki devlet adamlarının azledilmelerinin ardından idamları yahut sürgüne gönderilmeleri ve sahip oldukları herşeyin müsadere edilmesi sık rastlanmış hâdiselerdir. Ama bu kararlar sadece o şahısla ilgilidir, müsaderenin ardında da “Herif bu serveti devletin sayesinde elde ettiğine göre nesi var nesi yoksa herşey hepsi devlete ait olmalı” düşüncesi yatar.
SAVAŞ SENELERİNDE BİLE OLMADI!
İstiklâl Harbi senelerinde çıkartılan “Tekâlif-i Harbiye Kanunu” ile “Tekâlif-i Milliye Emirleri” ve İkinci Dünya Savaşı sırasındaki diğer bazı kararlar ile halkın elindeki bazı mallara bedel ödemeksizin el konmuştur ama bu kanunlarda ve emirlerde “Paranızın şu kadarını devlete vereceksiniz” gibisinden bir hüküm yoktur; hattâ o dönemlerin az sayıdaki zengininin bile servetine ilişilmemiştir! Maliye tarihimizin maalesef hiç de hoş olmayan bir sayfasını teşkil eden 1942’deki “Varlık Vergisi Kanunu”nunun temeli de sahip olunan servetler ile elde edilen gelirlere dayanır ve kanunun metninde banka hesaplarından bahsedilmez.
Dolayısı ile “Devlet banka hesaplarımızdaki dövizlerimize el koyacak, dolarlarımız Euro’larımız, sterlinlerimiz gidecek” diye boş yere endişelenmeyin... Ne ihtilâl Fransa’sında, ne devrim Rusya’sında ne de başka bir memleketteyiz; Türkiye’deyiz ve Türkiye’de böyle bir âdet hiç mevcut olmamıştır!