Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Perihan hanım Münirler’in, Safiyeler’in, Hamiyetler’in, yani müziğin hakikisinin ve ciddisinin yapıldığı senelerin sanatçısıydı. “Hanım sesi” demek benim için gerçi öncelikle Safiye Ayla demekti ama Perihan Altındağ, hemen ardından gelenlerin en başındaydı.

        Türk Müziği’nin bu çok önemli sesi hayata dün sabah veda etti ve büyük gazetelerimiz vefat haberini iç sayfalarında birkaç satırla ve küçük bir fotoğrafla vermeyi kâfi buldular. Muhafazakâr ve mukaddesatçı basınımızda ise, tek satır olsun hak getire!

        Perihan Altındağ Sözeri’nin vefatı ko nusunda çıkan haberlerin boyutu ve lâyık görüldüğü sayfalar, bana önce Fransa’nın Le Monde’unun, Tino Rossi’nin ölümünü manşetten duyurmasını hatırlattı; derken, Mısır’da yaşadığım senelerde katıldığım bir cenaze, Arap Müziği’nin “babası” kabul edilen Muhammed Abdülvahab’ın tabutunu başta başbakan olmak üzere hükümet üyelerinin taşıması gözümün önüne geldi. Sonra da Münir Nureddin’e vefatından bir müddet önce bağlanan emekli aylığını düşündüm. İnanmayabilirsiniz ama hakikattir: 1970’lerin İstanbul Belediyesi, koskoca Münir Nureddin Selçuk’a “çöpçü” kadrosundan aylık ödemenin utancını hiç sıkılmadan üstlenivermişti.

        Medenî ve kadirbilir bir memlekette Perihan Altındağ Sözeri ayarındaki bir sanatçının vefatının nasıl bir sosyal matem halini alacağını söylemeye gerek bile duymuyorum. Bilenler bilir, sanata biraz meyli olanlar da tahminde bulunabilirler. Hele, zamâne meşhurlarından birine Allah geçinden versin, emr-i Hakk vâsıl olması halinde çıkacak yaygarayı bir hayâl etseniz...

        Sanatı kendi dost ve ahbap çevresiyle sınırlı tutan ama sanat alanında kalem oynattığına inanan büyük, saygın ve de entellektüel yazarlarımız: Artık nasıl acınacak bir hâle geldiğimizin acaba farkında mısınız?

        muratbardakci@haberturk.com

        Diğer Yazılar