Arda Gedik
TÜRKİYE'nin yetiştirdiği az sayıdaki gerçek "münevverden" biri olan Arda Bey önceki gün vefat etti... Emine Hanım'a, çocuklarına ve Ayla Hanım'a Allah sabırlar versin!
Şimdinin değil, bir zamanların Hürriyet'ini "Hürriyet" yapanlardan olan Arda Bey hakkında "münevver" kelimesini bilerek kullandım. "Münevver"e karşılık olarak uydurulan "aydın" sözü şimdi aynı ideolojik kampa mensup bulunan, hemen her şeyi sadece eleştiren ama eleştirdiği meselelerin nasıl halledilmesi gerektiğini bir türlü anlatamayan, zira düşünmeyen, akla gelen ne varsa muhalif olan ve sadece anlaşılmaz lâflar eden bir kesimin tekelinde bulunuyor.
Arda Bey için "aydın" değil, onu en iyi şekilde ifade edecek olan "münevver" sıfatını kullanmayı bu yüzden tercih ettim.
27 Mayıs'ın gadrine uğramış birçok Demokrat Partili ailenin çocuklarında askerden hoşlanmama, sevmeme ve karşı olma psikolojisi vardır, hattâ bu hoşlanmama bazılarında nefret seviyesindedir. Ordudan değil askerî mantıktan nefret ederler, sebebi ise Yassıada da uğradıkları zulmün engellenmesi çok zor olan psikolojik neticesi, yani tabii tepkisidir.
NEFRET DUYMUYORDU
Tuhaftır, Adnan Menderes'in 27 Mayıs sabahı tutuklanıp Harpokulu'na götürülmesinden sonra hayatını hâlâ tam olarak ortaya çıkartılamamış bir şekilde kaybeden meşhur İçişleri Bakanı Dr. Namık Gedik'in oğlu olmasına rağmen, Arda Bey' de böyle bir nefretin zerresi bulunmuyordu! CHP'ye karşı aşırı muhalefeti Allah ın emriydi ama babasının vefatı hakkında kimseyi suçlamadı, senelerdir devam eden "Namık Gedik'i camdan attılar" söylentilerini hep reddetti ve "Babam darbecilerin eline koz vermemek ve izzet-i nefsini korumak için intiharı tercih etti!" dedi.
Böyle bir ölüm hakkında elinde herkesi ikna edebilecek mükemmel bir fırsat varken bunu kullanmamak ve babasının intiharını kabullenmek "münevver" olmanın gereğidir.
Vefat edenin ardından şahsî özelliklerini sıralamayı ve "Şöyle iyi insandı, böyle mükemmeldi" gibisinden sözler etmeyi pek sevmem ve gereksiz bulurum. Göçüp giden kişi tanıyanların ve bilenlerinin zaten malûmudur. Arda Bey hakkında da bu yüzden sadece "Saatlerce konuşup birşeyler öğrenebileceğiniz ve Türkçe'sine hayran olabileceğiniz bir 'münevver', yani 'entelektüel' idi" demekle iktifa ediyorum.
MUHTEŞEM VEFASIZLIK!
Fakat, yazmam gereken bir başka husus var:
Birçok internet sitesi, Arda Bey'in vefatını önceki gün "Hürriyet'in efsane genel müdürü öldü" şeklinde başlıklarla ve hemen duyurdular.
Ama, haber tek bir sitede, üstelik mutlaka yeralması gereken yerde yoktu: Hürriyet'in internet sayfasında...
Sayfaya aradan saatler geçip de tekrar baktığımda haberin hâlâ bulunmadığını görünce dayanamadım, Hürriyet'teki bazı arkadaşları arayıp "Ayıptır" dedim ve Hürriyet'in internet sitesi Arda Bey'in vefatını aramamdan 10 dakika sonra, saat 21.35'te girdi.
Ama ne giriş!..
Yüksek lisansını Lozan Üniversitesi'nde yapmış olan Arda Bey, senelerce başında bulunduğu Hürriyet'e göre sadece Kabataş Lisesi mezunu idi! Üstelik cenazesinin kalkacağı gün bile yanlış yazılmış, "pazartesi" yerine "pazar" denmişti ve yaptıkları yanlışı saatler sonra farkedip düzelttiler...
Arda Bey' in sevenlerinden bazıları Hürriyet'in internet sitesine güvenip Şakirin Camii' ne bugün değil de dün gittiler ise üzülmesinler, cenazeye iştirak etmiş sayılırlar ve böyle bir hatanın vebâli sadece Hürriyet'e aittir!
Şair "Unuturlar seni elbet hele bir ölmeye gör" mısraını meğerse böylesine muhteşem vefasızlıklar için söylemiş!