Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İNGİLTERE Kraliçesi İkinci Elizabeth'in "elmas jübile"si, yani tahta çıkışının 60. yıldönümü kutlamaları Londra'da dün başladı.

        Bir tantana bir tantana... Hazırlıkları üç sene önce başlayan kutlamalar, Kraliçe'nin sadece bu iş için imal edilmiş alt katı tren kompartımanı şeklindeki büyücek bir tekneye misafirleri ile binerek Thames Nehri'nde seyre çıkmasıyla başladı. Majestelerinin teknesine bin kadar irili ufaklı motor, bot, kayık, kürekli yahut küreksiz tekne ile eski buharlı gemiler refakat ederken, sahilde de yüzbinlerce İngiliz haykırıyor ve bayrak sallıyordu...

        Bu yazıyı yazmak üzere canlı yayınları seyretmeyi bırakıp bilgisayarımın başına geçtiğim sırada majesteleri yorgunluktan perişan olmuş vaziyette güverteden etrafa hâlâ gülücükler dağıtmakla, arada bir de el sallamakla meşgul idiler...

        TANTANA MERAKI

        Eski zamanların İngiliz İmparatorluğu'nun yerinde bugün yeller esiyor; İkinci Dünya Savaşı'ndan buyana Amerika'nın dümen suyuna girmiş bir İngiltere var! Eğitim ve sağlık sistemi geri kalmış memleketlerle mukayese edilemeyecek vaziyette, yani onlardan çok ilerilerde olsa bile senelerdir çatırdayan, hükümetleri birbirlerinden sadece malî sıkıntılar devralan ama dertlerin çaresinin de bir türlü bulunamadığı bir İngiltere...

        İngiltere'de bütün bunlara rağmen değişmeyen ve yerini hâlâ muhafaza eden tek birşey var: Tantana merakı!

        Hesabını-kitabını gayet iyi bilen, evi ve yaşayışı son derece mütevazi olan İngilizler iş kraliyete, özellikle de majestelerine gelince birdenbire değişiyor; eski zamanların haşmeti içerisinde imişçesine mütevazi hayatın yerini birdenbire şatafat alıyor...

        Bu şatafat ve tantana merakı, dün başlayan törenlerin her ânında hemen hissediliyordu. Thames Nehri'ndeki geçide katılmak için ufacık tekneleriyle İngiltere'nin tâââ kuzeyinden, İskoçya'nın ücra sahillerinden kalkıp Londra'ya gelen teb'a-i şâhâne, sanki Victoria zamanının güneş batmayan Britanya'sında yaşıyormuş gibi imparatorluğun haşmetinden bahsediyor, sahilde bekleyenler arasındaki punklar, holiganlar ve hattâ evsizler bile kraliçenin teknesi geçerken majestelerini selâmlamak için çığlıklar atıyorlardı.

        İşin gerisinde Londra'da yapılacak olimpiyatları pazarlama hevesi de vardı ama tantananın asıl kaynağı geleneğe olan bağlılıktı.

        Aynı gelenek düşkünlüğü mükemmel demokrasisine rağmen resmen monarşi olan İngiltere'ye mahsus değildir, cumhuriyetle idare edilen gelişmiş ve demokrasilerin hüküm sürdüğü başka batı ülkelerinde de vardır. Birleşik Amerika'da 4 Temmuz'da, yani bağımsızlık yıldönümlerinde ve Fransa'da ihtilâlin yıldönümü olan 14 Temmuz'da benzer kutlamalar yapılır; binlerce kişi iki-üç asır öncesinin kıyafetleri içerisinde, üç köşeli şapkalarla ve bazen de o devrin modası olan peruklarla sokaklara çıkıp geçit resmine katılır.

        Bütün bu tantananın sebebi aynıdır: Gelenek...

        YAPANI PİŞMAN EDERLER

        Ama, benzer kutlamalar bizde yapılacak olsa hemen birileri çıkar, söze "Osmanlı'yı diriltmek mi istiyorsunuz"dan başlar, işi gericiliğe ve hattâ irticaya kadar götürürler! Zira gelenek ile bağlantımız kopmuş, ilân ettiğimiz redd-i miras neredeyse üç çeyrek asır sürmüş ve kültürel gelenek şekil değiştirip mistik bir havaya büründürülmüştür.

        20. yüzyılın ilk çeyreğinde, dünya üzerinde sıkı imparatorluk protokolünün hâkim olduğu sadece iki devlet vardı: İngiltere ve Türkiye... Londra'daki karmaşık teşrifat kaidelerinin neredeyse bire bir örneği İstanbul'a da hâkimdi...

        Dün, Londra'da Kraliçe Elizabeth'in jübile kutlamalarını seyrederken, birkaç gün önce, 29 Mayıs gecesi, İstanbul'un fethi münasebeti ile Sultanahmet Meydanı'nda düzenlenen Fetih Şenliği'ni düşündüm...

        Eğer her iki kutlamayı da ekranlardan izleme fırsatınız olmuşsa en azından törene katılanların giydikleri kıyafetleri mukayese edin: Meselâ majestelerinin borucularının ve asırlar öncesinin muhafız üniformalarına bürünmüş tören birliklerinin itinalı giysileri ile bizim mehter takımının mukavvayı andıran cepkenlerini, deforme olmuş kaftanlarını ve daha da önemlisi etrafa bakışlarını... Ne demek istediğimi o zaman daha iyi anlayabilirsiniz...

        Diğer Yazılar