Müftü imzalı bir internet masalı
BUNDAN birkaç sene önce okuyanı da işiteni de şaşırtan bir hadise olmuştu:
Hazreti Muhammed'den Veysel Karanî'ye intikal ettiğine inanılan ve Fatih'teki Hırka-i Şerîf Camii'nde muhafaza edilen "Hırka-i şerîf'i perişan etmişlerdi!
Anlatılanlara göre, hırkanın bakımına memur olan görevli hırkaya öylesine muhabbet ve hürmet hissetmiş ki eline ütüyü alıp hemen her gün bir güzel ütülemiş; yakmış, ezmiş, delmiş, hâsılı mahvetmişti!
Sonra, kıyamet koptu! "Bu kadar kıymetli bir hâtıra nasıl olur da böylesine kişilerin eline bırakılır?" tartışması başladı, derken Avrupa'dan restorasyon uzmanları çağırıldı, hırka büyük masraflar yapılıp tamir edildi ve nihayet geçen cuma günü törenle yeniden ziyarete açıldı.
Açılış için bir davetiye bastırılmıştı ve altında İstanbul Müftüsü'nün, Vakıflar Bölge Müdürü'nün, Veysel Karanî'nin 59. kuşaktan torununun ve hırkanın muhafaza edildiği cami için kurulmuş olan vafın başkanının isimleri vardı.
Davetiye bana gelmedi, bir dostumda gördüm ama zerafeti o kadar hoşuma gitti ki muhafaza etmek istedim, dostumdan bana vermesini rica ettim ve aldım.
Koyu kırmızı kadife bir kapağın üzerine nefis bir hatla Hazreti Muhammed'i öven bir beyit yazılmış, kapağın iç kısmı Kâbe örtüsü motifleriyle süslenmiş ve kapaktaki hattı izah eden bir de sayfa ilâve edilmişti.
RÂKIM'I İŞİTTİNİZ Mİ?
Buraya kadar çok güzel amaaaaa...
İçeriye konan açıklamada, kapaktaki hattın 1876'da vefat eden büyük hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi'ye, beytin de Said Paşa'ya ait olduğu yazılıydı ve maalesef yanlıştı!
Meselenin doğrusunu, kısaca anlatayım:
Kazaskerin istifi olduğu söylenen kapaktaki "celî sülüs" yazı ona değil, Türk hattının en büyük isimlerinden olan ve 1826'da vefat eden Mustafa Râkım'a aittir, çok meşhur bir levhadır ve bu köşede fotoğrafını gördüğünüz aslı, Topkapı Sarayı Müzesi'ndedir! Kazasker Mustafa İzzet, hayran olduğu bu yazıyı tekrar yazmış, yani kopye etmiştir ama istif Kazasker'in değil, Râkım'ındır, yani şekli, biçimi, vesairesi Kazasker'den tam 50 sene önce vefat etmiş olan hattata aittir. Üzerinde 1231 Hicrî yani 1815 Milâdî tarihi vardır ve 1815'te Kazazker henüz 14 yaşındadır!
ARADA YILLAR VAR!
Râkım'ın yazdığı ve davetiyede Sadi Paşa'ya ait olduğu iddia edilen "Basmasa mübarek kademin rûy-i zemîne / Pâk etmez idi kimseyi hâk ile teyemmüm" yani "Eğer Hazreti Muhammed'in mübarek ayağı yeryüzüne basmamış olsaydı, toprak ile alınan teyemmüm kimyeti temiz hâle getirmezdi" şeklindeki çok zarif ve çok meşhur beytin de Said Paşa'ya ait bulunması ihtimali yoktur. Zira şair ve yazar Süleyman Nazif'in babası olan, "Müstakîm ol Hazret-i Allah utandırmaz seni" gibi çok kuvvetli mısralar yazan ve 1890'da vefat eden Diyarbakırlı Said Mehmed Paşa 1832'de dünyaya gelmiştir, yani Râkım'-ın ölümünden altı sene sonra doğmuştur!
Davetiyenin üzerindeki beytin bir "na'at"ten alınmış olduğu belli oluyor ama şairini bilmiyorum. Bildiğim, Said Paşa'ya ait olmadığı!
İstanbul Müftüsü'nün, vakıflar müdürünün ve diğer unvan sahibi zevâtın isimleri ile gönderilen şık davetiyedeki böyle yalan yanlış bilgilerin nereden alınmış olduğunu merak mı ediyorsunuz?
Söyleyeyim: İnternetten! Birisi vaktiyle oturup uydurmuş, Râkım ile Kazasker'i karıştırmış, Said Paşa'ya yüz küsur sene hayat bağışlamış, sonra internete koymuş ve başka birileri de bu saçmalıkları makaslayıp Hırka-i Şerîf davetiyesine monte etmişler...
Son derece önemli bir tarihî objenin teşhiri münasebetiyle hazırlanmış böylesine şık bir davetiyedeki bu kadar ilmî hata, doçent müftülere hiç mi hiç yakışmıyor!