Reklam meraklısı belediye, ödül düşkünü yönetmen
HER yaptığının, ettiğinin, hattâ aldığı nefesin bile etraftan takdir görmesini bekleyen, her an pohpohlanmayı arzulayan ve gösterilmesi şart olan hayranlığın ödüllerle tasdik edilip mühürlenmesini hayâl edenlerle dolu tuhaf bir toplum olduk...
İşte, bu bir türlü bitmeyen lüzumsuz reklam merakının son iki örneği: Neşet Ertaş gibi bir sanatçının cenazesi bile Kırşehir Belediyesi tarafından en süflisinden reklâm vasıtası yapılıyor, sanatçının tabutunun üzerine hiç utanmadan ve sıkılmadan eş-şek kadar harflerle belediyenin ismini yazıyorlar ve bir sinema yönetmeni de kendisine ödül vermeyen yarışma jürisi hakkında etrafa "gerzek" diye mesajlar gönderiyor!
Bir belediyenin adını duyurmak yahut kendisinden bahsettirmek maksadıyla Neşet Ertaş'ın tabutuna ismini yazdıracak kadar ucuzlaşması ile beklediği ödülü alamayan yönetmenin kendisini o ödüle lâyık görmeyen jüriye hakaretler yağdırması arasında haddini bilmemek bakımından hiç fark yoktur ve yapılan her iki iş de gayet ayıptır!
Belediyelerin, özellikle de bazı belediye başkanlarının kendilerinden bahsettirmeye neden bu kadar meraklı olduklarını, başında bulundukları belediyenin adını yahut kendi isimlerini sinekten yağ çıkarırcasına neden her vesile ile duyurma çabası içerisinde olduklarını hep merak etmişimdir.
ZORAKİ TEŞEKKÜR
Seçimler yaklaştıkça reklama ihtiyaç duymalarını, hattâ bunun şart olduğunu anlarım ve bunun böyle olması da zaten normaldir. Ama isimlerini milletin gözüne sokarcasına ucuz şekilde reklam etme merakının esbâbı ne ola ki?
Geniş caddede giderken, gözünüze karşılıklı binaların arasına gerilmiş ve üzerinde "Mahalle halkı, çöplerimizi topladığı için filânca belediyenin başkanına teşekkür eder" gibisinden bir tabasbus ifadesinin bulunduğu koskoca bir afiş, devâsâ bir boyalı bez çarpıyor. Sanki çöpleri toplamak belediyenin değil de başka bir resmi kuruluşun, meselâ toptancı halinin yahut nüfus memurluğunun vazifesi imiş gibi... Üstelik bezi oraya mahalleli değil, başkan beyin bitmeyen reklam arzusunu tatmin ile görevli esnaf astırıyor. Talimat da zaten adının dillerden düşmemesini, hattâ neredeyse zikredilmesini isteyen başkan beyefendiden geliyor ve emri yerine getirmemek esnafın ne haddine?
Böylesine ucuz reklâmlar sadece sokaklarda, caddelerde ve parklarda kalmıyor, artık camilere kadar girmiş halde... Camilerin avlularına bir göz atın, bankların üzerinde ve hattâ musalla taşlarının etrafında bile belediyelerin isimlerini görürsünüz! Parkta dinlenmek isteyenlerin veya cenazeye gelen cemaatin oturup nefes alabileceği banklar koymak yahut halkın güneşten korunabileceği tenteler germek belediyenin zaten görevi; yapılan iş lütuf falan da değil sadece "vazife" ama artık bu bile göze sokarcasına en ucuzundan bir reklam vasıtası!
"BEN HAZRETLERİ!"
Bu kadarla kalsa, amennâ! Artık en küçük belediyelerin bile "basın danışmanları" var ve bu danışmanlar Allah'ın günü mail üstüne mail gönderiyor, "Sayın başkanlarının bilmemneredeki çöplükte incelemelerde bulunduğunu" yazıyor ve çöplükte çekilmiş megabaytlar dolusu resimler gönderip mesajlarınızı kilitliyorlar.
Başkan beyefendinin asıl görevi Arizona'daki nükleer tesisleri teftiş etmek ya.... Çöplüğe gitmekle tenezzül buyurmuşlar!
Toplumun her kesimine mâlolmuş bir sanatçının cenazesinden bile en ucuz şekilde istifadeye çalışan belediyelerin vârolduğu bir memlekette ödülsüz kalan bir film yönetmeninin kendisini o ödüle lâyık görmeyen festival jürisine "gerzek" demesine hiç şaşmamak gerekir. Jüri başkanının sadece Türkiye'de değil, artık Avrupa'da da gayet iyi tanınan ve çektiği her film ile takdir gören bir sanatçı olması ödül heveslisi zât için hiç önemli değildir... Üstelik "Şöyle beraberce sokağa çıksak acaba beni mi, yoksa onu mu tanırlar?" diye düşünmez, diğer memleketlerde yapılan ödül törenlerinde ödüle aday olan ama alamayan sanatçıların ödüle lâyık görülen meslekdaşlarını nasıl cân u gönülden alkışladıklarını görmez, sanatın ve sanatçılığın da bu olduğunu bilmezler bile...
Eskiler "Ben hazretleri!" diye işte bu gibi ödül meraklısı yönetmenlerin ve reklâmın en ucuzuna bile tevessül eden belediye başkanlarının asırlar önceki benzerleri olan zevâta derlerdi...