Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TARİHİN Arka Odası önceki gece hakikaten "tarihî" bir program oldu.

        Eski Türk tarihçiliğinin günümüzdeki en önemli isimlerinden Prof. Ahmet Taşağıl ile Kazakistan'da geçen sene ortaya çıkartılan 1500 senelik Göktürk hükümdar mezarını bulan ekibin mensubu Kazak arkeolog Cantekin Karcaubay'ın katıldığı programda hem Göktürk mezarının, hem de ismi bizde efsane gibi olan Ötüken Ormanları'nın görüntülerini yayınladık...

        Program sırasında gelen mesajlardan farkedebildiğim kadarıyla artık ekranın neredeyse içerisine girecekmişcesine seyredenlerden mi bahsedeyim, Ötüken'i ilk defa görmenin heyecanıyla ağlayanları mı anlatayım yoksa yollanan binlerce e-maildeki heyecanı mı?

        Cantekin Karcaubay'ın hükümdar mezarında çektiği görüntülerde yeralan 1500 sene öncesinden kalma zarif objeler, renkleri hâlâ canlı gibi duran nefis duvar resimleri ve mezarın mimarî bakımdan mükemmelliği bizde birilerini eminim şaşırttmış, daha doğrusu hayal kırıklığına uğratmıştır! Geçimlerini senelerden buyana "Ah biz Türkler yok muyuz? Nasıl barbar, herşeyi yıkan, kıran, taş taş üstünde bırakmayan, geçmişinde tek bir sanat eseri bile olmayan lânet bir milletiz!" edebiyatından temin eden ve sayıları gittikçe artan zevattan bahsediyorum...

        ÖYLE BİR KİRLİLİK Kİ...

        Ama, önceki gece yaptığımız programın en büyük katkısı, bence eski tarihimiz konusunda Türkiye'de tahminlerin de ötesinde bir bilgi kirliliğinin varolduğunu ortaya koyması idi...

        Prof. Taşağıl, her zaman "Osmanlı Tarihi alanında bilgi kirliliği var ama bu kirlilik bizim alanımızda olduğu kadar yoğun değil" demekte son derece haklı imiş!

        Bu bilgi kirliliğinden ve yanlış bellenmiş bahislerden birkaç örnek vereyim:

        "Türkler'in tarihteki millî sembolleri nedir?" sorusunun bizde tek bir cevabı vardı: Bozkurt! Zira, tarihimizin bozkurt efsanesi ile başladığı, Ötüken Ormanları'ndaki Göktürk Devleti'nin sembolünün bozkurt olduğu, mavi renkli bayrağında da bu bozkurtun bulunduğu ezberletilmişti...

        Göktürk hükümdarlarından birine ait olan ve yeni ortaya çıkartılan mezarın görüntülerini yayınladığımız sırada seyircilerimizden yoğun şekilde hep aynı soru geldi: Mezarda bulunan bozkurt sembollerini merak ediyorlardı...

        BOZKURT DEĞİL, KEÇİ

        Kazak arkeolog dostumuz Cantekin Karcaubay bu sorulara "Mezardan kurt yahut bozkurt figürleri çıkmadı, neden çıksın ki, ne alâkası var?" cevabını verdi ama şaşırmıştı. Zira bozkurtun Türkler'in tarihî sembolü olduğu inancı sadece Türkiye'ye mahsustu ve Orta Asya taraflarında böyle bir bilgi yoktu. Bozkurt, Göktürk İmparatorluğu'nun bayrağında hiçbir zaman yeralmamıştı, sadece bir hükümdara ait tuğların birinin tepesinde bulunduğu söyleniyordu, o kadar... Devletin sembolü büyük ihtimalle "keçi"; Bilge Kağan'ın ve Kültigin'in bayrağı da zannedildiğinin aksine mavi falan değil, kırmızı idi... Hükümdar mezarından işte bu yüzden kurt falan çıkmamış ama bol bol pars, ejderha, köpek ve domuz figürleri ve heykelleri bulunmuştu.

        Yani, bir zamanlar paralara bile bastığımız, hattâ bir kesimin ideolojik sembolü olan bozkurt çok daha sonraları ve oldukça uzak bölgelerdeki başka devletlerde görülmüş ama Türkler'in Göktürkler'den buyana sembolü falan olmamıştı... Orta Asyalı tarihçiler işin hep içinde bulundukları için neyin ne olduğunu gayet iyi biliyorlardı ama bozkurt meselesi bizde tam bir bilgi kirliliğine dönmüştü!

        Şu anda Moğolistan'ın sınırları içerisinde kalan Ötüken Ormanı'nda, daha doğrusu "Ötüken Dağı"nda bulunan ve şimdiye kadar el değmeden, bozulmadan kalabilmiş olan bu mezar, eski tarihimizin ideolojik bakışlardan, Ötüken'in esrarı ile dolu tuhaf hazlardan ve siyasî sembollerden kurtarılarak yeniden doğru ve düzgün bir şekilde yazılabilmesi için mükemmel bir fırsattır.

        Diğer Yazılar