Komisyonun görevi tarihi kazımak değildir!
MECLİS'in bünyesinde faaliyet gösteren Darbe Komisyonu, taslak raporunu hazırlamaya başlamış.
Milliyet'ten Önder Yılmaz'ın haberine göre, raporda mağdurlara tazminat ödenmesinden bazı yargılamaların yeniden yapılmasına ve 28 Şubat döneminde finans sektörü ile ilgili ticarî bilgilerin sır olmaktan çıkartılmasına kadar değişik öneriler varmış...
Ama, komisyonun önerileri arasında öyle birşey var ki, akıllara tam ziyan: Komisyon, Genelkurmay ile MİT'in arşivlerinde bulunan 12 Mart ve 12 Eylül fişlemelerinin yanısıra 6 milyon kişiyi fişleyen Batı Çalışma Grubu ile daha sonra kurulan ve 10 milyon kişiyi fişlediği söylenen Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu'nun dosyalarının tamamının imhasını da teklif etmiş...
Bir memlekette tarihin bir dönemini silmek istediğiniz takdirde, bundan daha emin netice alabileceğiniz bir başka yolu düşünseniz bile bulamazsınız! Belge nâmına ne varsa yokeder, isimleri kazır, sonraki asırlara sadece "Filânca tarihte birileri darbe teşebbüsünde bulunmuşlardı" gibisinden muğlâk ifadelerle dolu iddialar bırakır ve geçmişin belli bir dönemini yoğun bir bilinmezlik bulutuna bürürsünüz!
AHNATON'U UNUTMAYALIM!
Böyle bir işin öncülüğünü bundan 3 bin 300 küsur sene önce eski Mısırlılar yapmış, terk tanrılı dine benzer bir inanç sistemini getirmeye çalışan Firavun Ahnaton'un ismini, sonraki senelerde bütün kitabelerden kazımış ve ondan bahseden herşeyi ortadan kaldırmışlardı. Eski Mısır tarihinde bu isimde bir firavunun varlığı ve iktidarı sırasında çok önemli hâdiselerin yaşanmış olduğu, sütunların birinin üzerinde kazınması her nasılsa unutulmuş bir kaydın binlerce sene sonra, 1900'lerin ilk çeyreğinde tesadüfen bulunması üzerine öğrenildi.
Arkeologlar tarihin yanısıra dinler tarihini de yakından alâkadar eden Ahnaton hakkında daha fazla birşeyler öğrenebilmek için hâlâ didiniyorlar, üstelik firavunun ismi kayıtların yokedilmiş olması yüzünden tartışmalı hâle geliyor, siyasî ve idelojik çekişmelerde bile yeralıyor! Mısır'da firavunlar kültürüne mensup olduklarına inanan Kıptî halkın entelektüel bir kesimi inanç sistemi konusundaki faaliyetlerinden dolayı Ahnaton'u eski Mısır kültürünü yozlaştırmakla suçlarken Müslüman Kardeşlerin bir grubu da firavundan "Ahnatuuun Aleyhisselâm" diye bahsediyor.
HİÇ DERS ALMAMIŞIZ!
Tarih katliamına örnek aramak için böyle binlerce sene gerilere gitmeye aslında pek lüzum yok, zira eski Mısırlılar'ın sebep olduğu bu tarih ve bilgi katliamının aynını biz çok daha yakın zamanda, bundan 103 sene önce yapmış ve Sultan Abdülhamid'in onbinlerce belgeden meydana gelen jurnal arşivini çatır çatır yakmıştık!
Abdülhamid'in 31 Mart isyanının ardından 27 Nisan 1909'da tahtından indirilmesinden sonra hükümdarın resmî ve gönüllü hafiyelerinin 30 küsur sene boyunca gönderdikleri jurnaller hükümdarı tahtından indirenlerin başına dert olmuştu. Zira, Yıldız Sarayı'nda muhafaza edilen onbinlerce evrakın içerisinde vakti zamanında kendi elyazıları ile gönderdikleri ihbarların bulunması ihtimali de vardı ve bu muazzam arşiv "mâzînin acı hatıralarını ortadan kaldırmak" bahanesi ile Bayezid Meydanı'nda ateşe verildi.
Sultan Abdülhamid döneminin bu kadar zaman sonra hâlâ tartışılır olmasında, hükümdarın isminin bugün bile "ulu hâkan" ile "kızıl sultan", yani ifrat ve tefrit noktaları arasında götürülüp getirilmesinde ve 31 Mart olayının aslında neyin nesi olduğunun 100 küsur sene sonra bile tam olarak anlaşılamamasında, bu arşivin yokedilmesinin büyük rolü vardır.
12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat fişlemelerini alıp bir yere toplar, bu belgelerin nasıl bir rezalet örneği olduğunu kuracağınız yeni bir arşivde her vesile ile vurgularsınız, tamam... Ama evrak imhası gibisinden bir işe kalkışılarak Cumhuriyet tarihimizin bir bölümü bilinçsizce kazınıp yokedildiği takdirde, bu işin faillerinin tarihin huzurunda kıyamete kadar mücrim olarak kalacaklarını hiç unutmayalım!
