'Âkil adam' demek 'obur' ve 'yamyam' demektir!
HASAN ağabeyin, yani Hasan Cemal'in yerinde olmayı hiç istemezdim!
Düşünsenize, yazınızı gazeteye göndereceksiniz ama genel yayın yönetmeniniz "patrona sormaya gerek bile görmeden" kullanmamaya karar verecek, neticede senelerdir yazdığınız gazetenize veda edeceksiniz, buna rağmen o hiç bitmeyen meslek aşkınızla bir koşu Kandil'e kadar gidip geleceksiniz ama dönüşünüzde size "obur", "yamyam", "pisboğaz", vesaire diyecekler...
Estağfirullaaaah, Nesteuzübillâh, Hâşâââ ama, maalesef böyle... Bazı gazeteler ve TV'ler, günlerdir sadece Hasan ağabeye değil, başkalarına da bu şekilde hakaret üstüne hakaret yağdırmakla meşguller...
Okumuş yahut dinlemişsinizdir; basınımızda bir "âkil adamlar" muhabbetidir gidiyor... Birileri "âkil adam" listeleri hazırlayıp içini kerameti kendilerinden menkul zevâtın isimleri ile doldurmakla meşguller...
OBURLUĞUN ÇEŞİTLERİ
Kürt meselesinin hallinde iş yapabilecek aklıbaşında isimleri belirlediklerini söylüyorlar ama Türkçeleri bu işe pek yetmediğinden olacak, "akıllı" değil, "obur adam" listeleri yapıyorlar!
Meselenin aslı, şöyle:
Bu şekilde listeler hazırlanırken "akıllı" ve "bilge" yerine kullanılması gereken kelime "âkil" değil, "âkıl"dır; "âkil", "çok yemek yiyen" ve "obur" demektir! "Âkil" sıfatı "yemek" fiilinin karşılığı olan "ekl" sözünden, kullanılması gereken "âkıl" ise "akl"dan, yani bildiğimiz "akıl"dan gelir.
"Yemek yiyen" demek olan "âkil" kelimesi ile yapılmış dünya kadar terkip de vardır, meselâ "âkil-i beşer"in tam karşılığı "yamyam", "âkil-i küll"ün mânâsı "herşeyi yiyen", yani "pisboğazın da pisboğazı"dır; "âkil-i cerrâd" da "çekirge oburu" demektir.
Şimdi de kelimenin doğrusuna, yani "âkıl"a bakalım:
Arapça'nın en önemli sözlüklerinden olan "Kamus-ı Okyanus", liste yapma meraklılarının haberdar olmadığı "âkıl"ı açıklarken "...'Akıl' ve 'mâkul' sözlerinden gelir. Akıl sahibi kimseye denir. Çoğulu 'ukalâ' ve 'ukkâl'dir. Yüksek dağlara çıkan geyiğe ve ceylâna da 'âkıl' derler" diye yazar. Galatasaray Klübü'nün kurucusu Ali Sami Yen'in babası olan büyük sözlükçü Şemseddin Sami'nin meşhur "Kamus-ı Türkî"sinde, yani, "Türkçe Sözlük"ünde de "âkıl" kelimesi "Akıllı, uslu, hoşyâr (aklı kendisine yarayan), hıredmend (anlayışlı), bâliğ. Bazı yerlerde kabile reislerine ve ihtiyarlarına da denir. Çoğulu, 'ukalâ'dır" şeklinde izah edilir!
ULAN YAMYAM KARI!
"Âkıl"ın sözünün bir de hanımlara mahsus şekli vardır: "Âkıle"... "Akıllı kadın" demektir, üstelik edebiyatımızda roman ismi bile olmuş, Halide Edip 1950'lerde kaleme aldığı bir eserine "Âkıle Hanım Sokağı" adını vermiştir. Ama "âkıle"yi de "âkile" diye okumaya kalkarsanız romanın ismi "Bayan Yamyam Sokağı"na döner ki, Hâlide Edip'in hatırasına hakarettir, üstelik "âkiller" listesine herhangi bir hanımefendinin ismini dahil ettiğiniz takdirde, o hanımefendiye "Ulan yamyam karı!" demiş olursunuz ki, bu da çok çok ayıptır!
Kısa bir teknik açıklama daha: "Âkil" kelimesi eski harflerle "medli elif-kef-lâm" ile, "âkıl" ise "ayın-elif-kaf-lâm" şeklinde yazılır.
Burada, "Kamus-ı Okyanus"ta "âkıl" kelimesinden bahseden satırların görüntüsüne de yer veriyorum, eski harfleri bilenler okuyup anlayabilirler...
"Hasan ağabeye çok ayıp ediyorlar, onun yerinde olmayı hiç istemezdim" demekte haksız mıyım?